Devlet Bahçeli, “başka” bir siyasetçi olduğunu her zaman göstermiştir. Siyasi söylemleri, beklenmedik çıkışları Türk siyasi tarihine yön vermiş, yol açmıştır. Abdullah Öcalan, Dem Parti, Kürt sorunu ile ilgili son çıkışı ise, şuana kadar yaptığı anı manevralara ikiye katlamıştır.

Tüm dünyada milliyetçilik akımlarının yükseldiği, dünyanın gizliden gizliye kutuplara ayrıldığı hukuk, , demokrasi, insan hakları kavramlarının safsatadan ibaret olduğu, güçlünün güçsüzü taruduman ettiği günümüz dünyadandı, ülkenin yıkılmaz, dimdik milliyetçilik abidesi, ülkücülüğün kendisinde can bulduğu Devlet Bahçeli Apo'ya özgürlükten bahsediyor. Onu TBMM’de konuşmaya davet ediyor.
            Öfke, nefret, tepkileri bir kenara bırakıp aklı selim düşünce ile bu çağrıyı irdelersek, bu çağrının altında olsaı iki neden yatıyor.

Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti siyasiler tarafından dillendirilmeyen büyük bir tehlike ile karşı karşıya. Ön plana doğal olarak İsrail+ABD ortaklığında çok ciddi bir tehdit, bir saldırı öngörülüyor. İsrail ve ABD’nin vekalet savaşı yürüteceği PKK birliklerini lav etmek, Kürt halkını devlet tarafına çekmek. PKK ve ona sempati besleyen Kürt vatandaşlarımızı devlet tarafına çekmek için planlı ve programlı bir süreç başlatıldı.

İkinci ihtimal, bu çağrının ülke güvenliği, olası bir savaş ve İsrail tehdidi ile hiç bir ilgisi yok. Olay tamamen siyasi hesaplar üzerine kurulu. Amaç Dem parti ve Kürt seçmeninin sempatisini CHP ye giden oyları kazanmak, gündemde olan anayasa değişikliği ile bir açılım süreci başlatmak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hukuki olarak yeniden aday olmasını da Anayasaya madde konularak aşmak.

Sizce hangisi daha iyi? Yada hangisi daha gerçekçi?

PKK nın dağda beli kırılmış iken, ülke içinde başını dahi kaldıramıyor iken, Suriye ve Irak kuzeyinde nispeten güvenli bölgeler oluşturulmuş, İHA ve SIHA’lar ile her daim bölgeyi gözetim altında tutup, istediğin zaman istediğin operasyonu yaparken böyle bir açılıma ne gerek vardı ?

İsrail bugüne kadar hiç bir düzenli orduyla karşılaşmamış, Filistin milisleri ile mücadelede dahi zorlanmış bir ülke. ABD Afganistan, Vietnam gibi işgal ettiği hiç bir ülkede tutunamamış. İran'a direk saldırıya cesaret edememiş bir ülke. Sahi bunların Türkiye'ye elini kolunu sallayarak gelmeleri bu kadar kolay mı ?

Bir ihtimal daga var!

Diyelim öyle olsun. Ciddi bir tehdit var. Apo geldi, mecliste konuştu. "Silahlı mücadele bitti" söyleminde bulundu. Umut hakkından faydalanıp serbest bırakıldı. Birkaç ay sonra Diyarbakır'da 2 milyon kişinin katılımı ile büyük bir miting yaparsa, ardından bu mitingler sırasıyla diğer doğu illere de sıçrarsa, Apo’nun liderliğinde halk ayaklanır ülke topraklarında bağımsız Kürdistan’ı ilan ederse?

Buradan bakınca her şey ahmakça. Daha önceki açılım süreçleri de derin devlet aklıyla yürütülmüştü. Ardından yüzlerce askerimizi polisimizi şehit vermiştik.  

Şüphesiz Bahçeli yılların siyasetçisi. Meclisteki tokalaşma dahil hiç bir şey tesadüf değil. Derin devlet aklıyla yürüyordur planlar. Ancak bir çoğunuzun duyduğu birde akrep hikayesi vardır;

Akrep ısrarla adama beni eline al diye ısrar eder. Adam “yahu olur mu hiç öyle şey, sen akrepsin sokarsın. Bin bir yemin, söz ile akrep adamı ikna eder. Adam akrebi eline alır. Doğal olarak akrep adamı sokar.

“E hani sokmayacaktın”

“Eeee ben akrebim.”