Hafta sonu köyüme gittim. Köy mezarlığının önünden geçerken on yaşlarındaki oğlum sordu;

“Baba nenen bazı mezarlar üstünde bayrak var?”

“Onlar şehit oğlum, bu ülke için canını feda eden yiğitler.
            Sıradan, orta ölçekli bir köy mezarlığında dahi 10 civarı bayrak dalgalanıyor. Ülke genelinde şehit vermeyen şehir, kasaba köy hatta mahalle yok gibi. Yakın zamanda savaşa girmediğimize göre hepsini PKK terör örgütü ile girilen çarpışmalarda şehit vermişiz. Muhtemelen verdiğimiz şehitlerden çok gazimiz de var.

Ülke siyasi olarak yeni bir sürece girdi. Devlet Bahçeli’nin mecliste DEM  milletvekillerinin elini sıkması ile başlayan süreç, bilahare terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ı meclise davet etmesi, ardından gelişen Suriye olayları. Aklıselim irade, tokalaşmak dahil, hiçbir adımın tesadüf olmadığını görüyor.

Daha önce PKK ile yürütülen süreçler hep ihanetle sonuçlandı. Doğal olarak kimse analar ağlasın istemez. Ancak PKK ya güvenmek, akrebe güvenmek gibidir. Uzatılan her barış eline kurşun sıkmıştır.

Önümüzde bulunan süreç nispeten farklı. Daha önceki süreçlerde dağda, ovada aktif, güçlü , nispeten halk desteğini ardına almış bir örgüt vardı. Gelip karakol basıyor, saatlerce çatışmaya giriyor, onlarca askerimizi şehit edip gidiyordu. Dağda çarpıştığın örgütle açılım süreci yapmak, pek çok tavizi de beraber getirecekti mutlak.
Oysa şimdi dağda mağlup ettiğin, ülke içinde başını kaldıramaz, eylem yapamaz durumuna düşürdüğün örgütü bitirmek için son adımları atıyorsun. Terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan'ı onlara silah bırakma çağrısı yapmaya zorluyorsun. Karşılığında ona özgürlüğünü vadediyorsun. Kürt halkı ile dağdaki terör örgütü arasına da kalın bir duvar örmek istiyorsun.

“Ya silahlarını gömecekler, yada silahları ile gömülecekler” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yine tarihi ve çok riskli bir role soyundu. İşin ucunda bu terör belasını ilelebet ülke gündeminden çıkarmak var. Peki Abdullah Öcalan bir kahraman gibi karşılanıp (ki öyle olacaktır) üç beş yıl sonra yeni bir direniş başlatırsa!

Diğer tarafta terör örgütü elebaşı bebek katili Abdullah Öcalan'ı serbest bırakan başkan olarak tarihe geçmek var.

Kahramanlığın başka bir açmazı var ki, o da ayrı bir yürek sızısı.  Terör örgütü bu şekilde lav edilse dahi, şehit analarına, şehit babalarına, kolunu bacağını gözünü kaybetmiş gazilerimize bebek katili Öcalan'ın mecliste konuşma yapması nasıl anlatılır?

Tarih tekerrürden mi ibaret! Bu ülkeyi ekonomik ve sosyolojik olarak yıpratan, birliğine ve bütünlüğüne her daim tehdit unusuru olan örgütü bitirmek için gereken her şeyi yapıp tevekkül mü etmek gerek!

Tevekkül mü tekerrürmü,  yaşayıp göreceğiz.