Altınoluk dergisinin yeni sayısı masama ulaştı. Emeği geçenleri kutlar daha nice sayılara ulaşmasını temenni ederim. Dini dergicilikte Altınoluk çok merhaleler aldı yeni kadroları bünyesine katıp aşk ve şevkle ilerlemeye devam etti. Dergi yazar içinde okur içinde diri bir nefestir bunu her defasında hissederek dergiyi alır okurum bu sayıyı da öyle duygular içinde okudum.
Gündemi takip eden kadro nitelikli metinleri ve yazarları bularak fikir dünyamızı hikmetli bilgilerle donatıp aydınlara doğru yol almamızı sağlıyor. Kaosun hakim olduğu zamanlara verilecek en iyi cevap ilahi buyrukların esenliği olsa gerek. Kadim değerlerin bize bıraktığı mirası her ay yeniden ele alıp bunu usulü dairesince kelimelere dökmek takdire şayan.
Geleneğin insan eğitim metotlarından biri olan dergi formu eskilerin mektubat dedikleri alanının bu güne yansıması aslında.Büyük erenlerin mektubatı bu gün okunup dururken yıllar içinde dergilerde bir daha o gözle değerlendirelecek.
Dergi kufi tarzda bir hüsnü hatla başlıyor ve Bismillahirrahmanirrahim diyor arkasında TEKNOLOJİ : YA KURTULUŞ YA KAYBEDİŞ döviziyle bizi okumaya davet ediyor.
İki yüzyılı aşan bir süredir teknoloji ve sanayi davasında geldiğimiz yer ortada kendimizden kaynaklanmayan teknolojinin esareti üzerimizden gitmek bilmiyor ve hala tezatlar arasında bulamadığımız ahenkle ötelere savrulup gidiyoruz.
Teknoloji dip dalgalarına benziyor!
Lütfi Arslan kapak konusu olan olguyu özetliyerek şunları yazıyor “ Bugün ise muhayyilenin sınır tanımayışına şahit oluyoruz…Muhayyilesi uzayan insan haddini aştı. Göklerle irtibatını kopardı… Ne zaman ki bilim insanları her şeyi izah edebileceğine inandırdı, “ boşlukların tanrısı” yerini bilim ve teknolojiye bıraktı. Şimdilerde dijitalleşen teknoloji yapay zeka ile her şeyin , hatta ölümsüzlüğün bile mümkün olacağına inandırıyor. İNSANLARIN İMTİHANI ARTIK NE PARA , NE DE STATÜDÜR ;İMTİHAN HEPSİNİN BİRLEŞTİĞİ BÜTÜNLEŞTİĞİVE KENDİSİNİ İFADE EDİLDİĞİ TEKNOLOJİDİR”
Derginin kapak konusunun nirengi işte burası.
Sayfaları çevirdikçe duyarlı nezih insanların öğretici olmak adına yaptıklarına şahit oluyorsunuz ki bu ne güzel bir özveridir. Süleyman Derin sağlam iradeli insan dan bahsederken Sertaç Timur Demir ile yapılar röportaj hayli nitelikli yazının tamamını oradan okumanızı öneririm. Sertaç bey şöyle bir soru soruyor “ bir zamanlar elindeki tesbihle huşu içinde gezen bir derviş ile bugün telefonuna bakarken kendinden geçen kişi birbirine benzemiyor mu? “
Erenler aslında olay telefon değil bilgisayar denilen alet ve onun aldığı yeni esrük yüz.
İnsan , eşya ve mana üzerine adlı deneme yazan Gökhan Oruç Önalan ‘ın yeni yazılara imza atması da temennim. Okuyarak yazdığını gösteren Önalan bu tür yazılara devam ederse kendi dünyasından neşet eden hikmetlerle bizlere yoldaşlık edeceğe benziyor.
Suriye Devrimi hakkında etraflıca bilgi veren BEYTULLAH DEMİRCİOĞLU nu kutlarım özü paylaşıp ne güzel iyilik yapmış.
Derginin arka sayfalarını da özenle okuyorum HALİME DEMİREŞİK tarafından yapılan dört sayıdır süren röportajın bu kadar uzun olması edebi bilgiler açısından doğru değil Hülya Hanımın anlattıkları dini hayat açısından çok önemli hanımefendiye saadetler dilerim.
Dergiye abone olmanızı hatırlatıyorum şu telefona müracaat edin:
0 536 611 25 41