"Nasılsın? Dedi. Dost.


“İyiyim” diyemedim. ” Kötüyüm” de diyemedim bir müddet.


            Kötüyüm aslında, çok kötüyüm. Günlerce gündemi meşgul eden Narin kızımızın cinayet yası var yüreğimde. Hani canımız yandığında hep "anne" diye ağlarız, “oy anam, of anam” deriz ya. Bir annenin kendi öz evladına bunu nasıl yapabileceğini zavallı aklım almıyor. O çocuk ile boğazım sıkıldı, dere kenarına gömdüler beni. Sonra aile boyu bu cinayeti nasıl örtbas edebileceklerinin hesabını yaptılar. Benim o küçük bedenimden ne istediler ki!


            Gözümüzün önünde tüm dünya temaşaya durmuş izliyor. Gazze'de önce doğum hastanesi, çocuk hastaneleri bombalanıyor. Minicik bedenlere tonlarca bombalar atılıyor. Parçalanmış bedenlerin her biri bir tarafa savruluyor.

Gazze yetmiyor Lübnan a saldırıyor, yetmiyor yemen Suriye ye saldırıyor, kudurmuş köpek gibi ağzında salyalar saçarak her yanı ateşe veriyor.

İmanımdan mı, itikatimden mi bilinmez , bizede saldırırlar diye en ufak korku duymuyorum. Üzülüyorum, insanlara kadınlara çocuklara üzülüyorum.

            Ruhu alıp koyarsan bir tarafa maddeden farkı yoktu aslında. Dünyada zerreden fazla yoktu teşekkülümüzün.


            Ancak onca gözyaşına halay çeken içimizdeki İrlandalılar var ya, bir o kadar da onlar yakıyor canımızı. Asıl ruhtan yoksun, maddeden ibaret onlar olmalıydı.

İçmesen ölürsün çocuk kanından yapılmış o siyah içecekleri. İçmesen olursun belki o malum yerlerde o malum kahveleri.

Maddeden çok olsun istiyorum varlığım. Kredi Kartlarımı Troy yaptım mesela. Çocuk kanıyla yapılmış içecekler içmiyorum. Malum kahve sıcaklığı Gazze'ye atılan bomba sıcaklığını hatırlatıyor.

AVM’lere gidince ürünün fiyatından çok hangi ülke menşeine ait olduğuna bakıyorum.
 

İbrahim'in ateşine gücüm yetmezse karınca misali su taşıyorum.
 

“İyiyim” dedim dosta cılız bir sesle. Kötüyüm desem, anlatsam da anlamayacak nede olsa.  


Sahi siz, siz nasılsınız.