Çocuklara genelde şu soru sorulur:
‘Büyüyünce ne olacaksın?'
‘Avukat olacağım.Mühendis olacağım.Doktor olacağım.Öğretmen olacağım.Futbolcu olacağım.Gazeteci olacağım’ gibi yanıtlar genelde ruhumuzu okşar.
Ama önce adam olacağım cevaplarını pek duymayız.
Sonunda kimi çocuklarımız mühendis oluyor,avukat oluyor,doktor oluyor,futbolcu oluyor,gazeteci oluyor ama adam gibi adam olamıyor.
Burada eğitim sistemimizi de sorgulamak gerekiyor.Sınavdı,iyi bir meslek sahibi olmak kaygıları ile daha iyi vatandaş,daha iyi insan yetiştirmek gibi değerleri unutmuyor değiliz.
Bu konu nereden çıktı diye sorarsanız;son günlerde yaşadığımız iki medyatik olayı hatırlarsanız bana hak verirsiniz.Malum hikayelerin kahramanları; biri futbolcu diğeri gazeteci iki ünlü...
Bu iki olay toplum vicdanlarında oldukça derin yaralar açtı.Ve düşündürdü...
Bazen para, mevki insanı bozuyor.
Bir de kıssadan hisse...
Hikayemiz Hz. Mevlana’nın Mesnevisinden;
Kendini beğenmiş bir gramer (nahiv) bilgini, boğazdan karşıya geçmek için bir kayık kiraladı ve kurumla oturdu yerine. Kayıkçı, olgun ve alçak gönüllü bir insandı. Hiç ses çıkarmadan küreklere asılıyor, yolcusunu sağ salim karşıya geçirmek ve üç beş kuruş kazanmak istiyordu. Denizin orta yerine geldikleri sırada Bilgin küçümser bir eda içinde sordu: -Sen hiç gramer okudun mu?.. dil biliminden anlar mısın? Kayıkçı: -Hayır efendim dedi, ben cahil bir kayıkçıyım, dediğiniz şeylerden hiç anlamam. -Vah vah dedi Bilgin, ömrünün yarısı boşa geçmiş!.. Böyle bir süre ilerledikten sonra rüzgar şiddetini artırmaya, dalgalar büyümeye başladı. Denizde fırtına çıkmış, Bilgin korkmaya
başlamıştı. Kayıkçı olağanüstü bir güçle kurtulmaya, sağ salim karşı kıyıya geçmeye çalışıyordu. Gördü ki artık kurtuluş ümidi yok, Bilgine dönüp sordu: -Efendim, yüzme bilir misiniz? Bilgin: -Ne yazık ki bilmiyorum diye inledi. O zaman kayıkçı: -Vah vah dedi, şimdi ömrünün hepsi boşa gidecek! Keşke gramer bileceğinize benim gibi yüzme bilseydiniz de canınızı kurtarsaydınız.