Üç yıl kadar önce yine bu konuda yazmıştım. Görülen o ki değişen bir şey yok. Biz yine yazalım. Gerekirse bir kere, bir kere daha yazalım. Hep devletten, hükümetten şikayet ediyoruz ya, bu kez kendi kendimizden şikayet edelim.
En zor zamanıdır insanın. Canından can gitmiştir. En yakınından birisini kaybetmiştir. Belki babası, belki annesi, kim bilir belki evladı. Yada biraz daha uzaktan birisi. Haykıra haykıra ağlar kimisi. Kimisi daha sessiz yaşar acısını. Belki daha derin kim bilir.
İşte böyle bir ortamda daha çok arar eşini dostunu insan. Daha çok yanında olsun ister. Gideni geri getirmese de teselliye ihtiyacı vardır. Yalnız olmadığını, eşinin dostunun yanında olduğunu bilmek güç verir. Hafiflemez belki acıları ya, zor gününde, acılı gününde onların yanında olduğunu bilmek, etrafında eşini, dostunu akrabasını görmek güç verir. Ölüm bu, bu gün sana, yarın bana. Ölüm bu. Ne yaşa bakar, ne yaş sırasına. Zamanı gelen, vadesi dolan gider. Hak Teala ne kadar ömür biçtiyse, sürenin sonunda çağırılan gider. Acılar ile başa çıkmanın, yada bir nebze olsun acıları azaltmanın yolu tevekkül, haktan geldik hakka döneceğiz gerçeğinin idraki olsa gerek.
Buraya kadar tamam her şey. Ancak bazı davranışlarımızla, artık adet, gelenek görenek halini almaya başlayan, bir tutum davranışlarımızla cenaze sahiplerine fazla yük olmuyor muyuz?
Düşünsenize en yakın akrabalarınızdan birisini kaybetmişiniz. Ancak sizin koşuşturmanız, telaşınız hemen başlamış. Acilen cebinizdeki paranın hesabını yapıp, bu ansız gelen ölüm sonrası oluşan maddi külfeti karşılama telaşına düşmüşsünüz.
Kefen, mezarlık, hoca, defin masrafı neyse. Başımız gözümüz üstüne. Dualarla, tekbirler ile gereği yerine getirilir. Peki sonra;
Sonra acilen taziye evinde yer ayrılır. Bir kaç gün boyunca taziyeye gelenler orda kabul edilir. Mesai sabah erken saatlerde başlanır. Elli, yüz, iki yüz… Bazen çok daha fazla kişi. Akşama kadar çay servisleri. Su servisleri. Öğle olur, bunca kişinin yemekleri. Sonra akşama kadar yine çay ve yanında ikramlar. Fazla sürmez bu kez akşam yemeği telaşı başlar. Eee onca kişi sağolsun cenazeye gelmişler. Aç bırakmak olmaz. Bu kez akşam yemeği hazırlanır, en kötüsü kişi başı dört lahmacun yaptırılıp servis edilir. Ardından yine geç saatlere kadar çay ve ikramlıklar.
Birkaç gün bu hengame sürer. Ardından en az 10 gün daha bu telaş, karmaşa ve koşuşturma cenaze evinde sürer. Peki bu insanlar, özellikle cenaze sahibi ailenin fertleri, misafirlere hizmet etmekten zaman bulup, ne zaman birbirlerine sarılacak? Ne zaman acısını yaşayacak?
Cenaze sahibi ailenin, bu süre zarfında, bunca masrafı kaldıracak, bunca insanı doyuracak parası var mı? Ekonomik durumu buna uygun mu?
Galiba düğünler gibi, ölümleri de şeklen bir törene çevirmeye başladık. İmaj olarak sunmaya ve görmeye başladık. En acısı da bu olsa gerek.
Eminim durumdan herkes şikayetçi. Bir yerden başlamalı o zaman. Biz başlayamıyorsak devlet eliyle başlatılmalı. Büyükşehir Belediyesi tarafından taziye evlerinde yemek verilmesi yasaklanarak başlanabilir.