Ulusların kalkınması ve düşüşü doğrudan sosyal, ekonomik ve kurumsal altyapılarından kaynaklanan etkenlere bağlıdır. Bunların bazıları kontrol edilirken diğer grubu dışsal olarak hayatımıza etki eder. Kontrol edebildiklerimizi ise yönetmek ve hayata dokundurmak ise refah seviyesinin yönünü belirler.
Bugünkü yazımız hayat dair önemli bir konu olan “Ekonomik Özgürlük” (EÖ) ve onun alt başlıkları olacak; bu kapsamda ülkemizin konumu hakkında bir analiz yapmaya çalışacağız.
.....
Ekonomik Özgürlük,basit olarak bir ulusu oluşturan kişi ve kurumların ekonomik kararlarını verirken ne kadar serbestiye sahip olduğunu belirten bir endeks, bir istatistiki veridir. Genel olarak serbest piyasanın işlerliğine inanan Heritage Vakfı’nın yıllardan beri sunduğu bu veride, 186 ülkenin ekonomi-hukuk’tan tutun, vergi yükü ve hükümet harcamalarına kadar oldukça bütünsel bir analiz ve değerler mevcuttur. Göstergenin vurgusu her ne kadar ekonomik özgürlük gibi soyut bir kavrama dayansa da, detayda gizli çok özellik ve analiz yapılanmıştır.
Ekonomik Özgürlük göstergeleri dört ana başlık ve 12 alt-başlık ile yapılandırılmıştır:
Hukuk Kuralları,
Hükümet Hacmi,
Denetleme Etkinliği ve
Açık Piyasa.
Gelişmiş ülkelerin başı çektiği Ekonomik Özgürlük endeksinde sıralamaya tabi 186 ülke arasında ülkemiz 58’inci sırada konumlanmıştır. Bu sıralamamızın ne ifade ettiği sorusunun yanıtı aslında alt başlıkların tartışılması ile verilebilir. Öncelikle hukuk ile başlayalım.... Veri tabanlı haritamızın alt kısmında genel değerden sonra verilen ilk üç daire hukuki yapıyı ifade etmektedir. Bunlar: mülkiyet hakkı, hukuki etkinlik ve kurumsal bütünlüktür.
“Hukuki ve Kurumsal Yapının Etkinliği” bugünlerde sık sık karşımıza çıkan çok sıcak bir tartışma konusudur aynı zamanda.. Daha bir kaç gün önce, bildiğiniz üzere, bir finansal derecelendirme kuruluşu olan Moddy’s Türkiye’nin notunu bir kademe düşürmesi ve ardından ateşli tartışmalar bırakması gözlerden bir konunun kaybolmasına neden oldu. Sözkonusu detay aslında not indiriminin temel nedeni olarak gösterilen “kurumların bütünlüğü”n bozulmaya başlaması idi. Bu alana en çok ağırlık veren ve anlaşılması konusunda vurgu yapan ekonomistler arasında Dr. Mahfi Eğilmez’in “Para politikasının etkinliğinde yaşanan önemli aşınmalar ve temel yapısal ekonomik reformların uygulamaya sokulmasında ortaya çıkan ciddi gecikmelerin de kanıtladığı kurumsal güç kayıpları” yorumu sanırım sorunu anlamaya yeter niteliktedir.
Hukuki serbesti yanında, daha çok kişi ve firmaların ekonomik kararlarına doğrudan dokunan diğer bir özgürlük alanı denetleme etkinliği, iş yapabilme, işgücü ve parasal değişim özgürlüğü/serbestisidir. Sermaye serbestisi konusunda geliişmiş ülkelerle rekabet edici seviyelerde olmamıza rağmen, işgücü konusunda global ortalamanın altında seyretmekteyiz. Öte yandan, bu grupta tüketici ve buna eş değer olarak üreticiyi doğrudan ilgilendirilen bir değişken de “vergi yükü” ve onun toplumsal etkisidir.
.......
Kişi ve firmaların toplam gelir ve satışlarında devlete aktardıkları vergilerin gelirlerine oranı olarak görülen vergi yükü, geniş anlamda kişi ve firmaların serbest bir şekilde hareket etmelerini engeleyecek bir gösterge olarak kabul edilir. Özellikle 2000’li yıllardan beri uygulanan ekonomik reformlarla paralel artış gösteren vergi yükü, oransal olarak kamu gelirlerinin önemli bir kaynağını oluşturmaktadır.
Ayrıntıyı okuyucuya bırakarak diğer bir başlık olan dış ve iç ticaret serbestisi’ni vurgulamak yerinde olur. İş yapabilme yeteneğini hissettiren ve özellikle yatırımları taa başından etkileyen bu grup, bir işletme kurarken
ziyaret edilmesi gereken kamu kurumları sayısı,
ödenen harç ve vergiler,
dosya masrafları,
çıkar elde etme ve benzeri
gibi kısıtlamalar ve zorluklar ile ekonomik ve zaman maliyet unsurları olarak karşımıza çıkar. Özünde sıradan birer maliyet unsurları değil bunlar. Aksine, halkın şikayet ettiği tam da düşük ve orta gelir grubu ülkelere özgü bir hastalıktır. Bunu kabullendikten sonra ise her bir maliyetin yatırım ve davranış özgürlüğünü etkilediğini saptamak ve tedavi etmek zor olmasa gerek.
Singapur ve benzeri ülkelerin başını çektiği “en ekonomik özgür ülke” grubu ile karşılaştırdığımızda, konumumuzun bizi memnun etmemesi gerekir. Global ölçekte en büyük 16-17’nci ülke sıralamasına yakışan aynı sıralardaki ekonomik özgürlük seviyesidir. Bunu başarabilmek, hem orta gelir tuzağından çıkmamızı hem de global ölçekte teknolojik gelişmemizi sağlayacaktır. İlgili gerçekleri gözardı edenler ise karşılaştırmalı avantaja sahip olduğu ürün ve sanayi grubunda sahip olduğu bu avantajlarını zamanla kaybedecek, net ithalatçı konuma düşeceklerinin farkında olacaklardır.
Zirai faaliyetlerde düştüğümüz durum tam da bu değilmidir?
Verimli bir hafta dileğiyle!
Prof. Dr. Veysel ULUSOY
Twitter: @ekonomikanaliz
E-posta: vulusoy@yeditepe .edu.tr