Dikkat edin, ki okuyorsunuz da, bu köşede zaman zaman evladım kadar sevdiğim AK Parti İl Başkanı sevgili Fırat Görgel’i eleştirsem de, geçmişte olduğu gibi bu gün de her daim arkasında duran ve destek veren bendeniz, onun iyi niyetinden hiçbir zaman kuşku duymadım.
Daha önce de yazdım, ona kefilim.
İl Başkanı olmasından bu yana neredeyse 1,5 sene geçti, geçiyor. Söylenen şu; “Masaya yumruğunu vuramadı, ‘yok’ demesini bilmedi, ‘kral çıplak’ deyip yanında-yönünde gezenlere tepkisini koyamadı!” deseniz de, ki ben diyorum, sayın Fırat Görgel ayak oyunlarını bilmez. İyi niyetlidir, dürüsttür, nettir.
En iyi bildiği oyun, futbol. Sahada çok iyi çalım atar mı, bilemem. Ama siyasi arenada çalımların atıldığını şimdiye kadar öğrenmiş olmalı.
*
Evet, adam alıp adam satmaz! Karakteri gereği, kimseyi kırmaz, sitem eder, kahreder, ama hakaret etmez!
Şehirdeki algı şu; “Fırat Başkan başarının ekip işi olduğuna inanır, ama yanında kimseyi bulamazsınız! Yalnız ve ekibi yetersiz… Çünkü içeride herkes kendini potansiyel il başkanı, potansiyel belediye başkanı, potansiyel milletvekili yerine koyuyor!” Bunun farkında mı, cevabı kendisi verecek.
Evet, o güzel yüzlü, gönlü güzel insan. Fırat Görgel… Yolda bulduğunu yolda bırakmaz!
Kimsenin arkasından konuşmaz, kimsenin tavuğuna kışt demez, kimseye kaşının üstünde gözün var da demez!
Kimsenin kuyusunu kazmaz!
Kimseyi dinlemeden yargılamaz, idam sehpasına götürmez!
Kendi kafasına göre hareket etmeyip, istişare sünnet der, arkadaşları ile paylaşır ne varsa, sonra karar verir!
Ona buna tepeden bakan, kibir abidesi olduğunu söyleyen çıkmadı, en azından ben duymadım, şahit de olmadım.
Her daim mütevazı, kalender ve gülümseyen yüzüyle siyasetin temiz yüzü oldu.
Arkadan bıçaklamaz kimseyi…
Sırtından vurmaz kimsenin!
*
Oyun dedim de aklıma geldi. Bildiğim, tanıdığım kadarıyla yazıyorum, öyle düğünlerde, özel günlerde kalkıp göbek atan birisi olduğunu zannetmiyorum.
Ne kolbastı bilir, ne çiftetelliye eşlik eder, ne Konyalı havasına kendini kaptırır, ne de Mevlana oyununa verir…
Dümdüz adam.
Katıksız, saf…
‘Şu ayak oyununu iyi belle, lazım olur!’ deseler de, ki demişlerdir mutlaka, hayır demiştir eminim.
Siyaseti bilir, ilmi siyasetten anlamaz, işi de olmaz!
*
Bugüne kadar ne mesleğinin, ne de siyasetinin sabıkasına rastlamadım!
‘Ayak oyunları’ onun işi değil. Ama arkasından film çevirenler yok mu, vaaaaarrr! Kendi de biliyor ki bu yüzden yalnız. Dostunu düşmanını iyi bilecek, öğrenemediyse bugüne kadar geç kalmış sayılmaz, öğrenecek!
Yoksa kendinin ipini çekerler! Siyaset acımasız.
Nasıl madeni veya kâğıt paranın iki yüzü varsa, insanların da başkalarından gizlediği bir ikinci yüzünün olduğunu ne kendisi unutsun, ne siz!
Her ne kadar muhalefet ve yerel basın ile başı biraz sıkıntıda olsa da, şehrin siyaseten hafızası olan bu genç, idealist insan için ben az söyledim, az yazdım, siz çok anlayın!