Ramazan Geldi;
Bak ne güzel oldu şehir. Nurlar yağıyor her gece. Miski amber kokusu alemde. Toprak ne güzel kokuyor. Beş vakit minarelerden huzur çağırıyor. İnsanlardan çehresinde tatlı bir nahoşluk, bak insanlar ne güzel kokuyor.
Aylardan Mart. Söz verdi bu yıl kazma kürek yaktırmayacak. Mevsimlerden bahar. Çiçek açmış gönüllerde. Doğa cennet yeşiline bürünmüş. Bak güller ne güzel kokuyor.
Acıya doydu şehir. Göz yaşın silmeye geldi. Ceza ise beraatına vesile olmaya geldi. Hüznün tahliyesine geldi.
Ramazan geldi. Hoş geldi.
Sahi, açlık bu kadar güzel miydi?
Susuzluk bu kadar tatlı mıydı?
Yoksunluk bu kadar keyifli miydi?
Güneş batıp, ilanı iftar olunca tattığım ekmek. Bu kadar tatlıydı da neden farkında değildim ben. Her gün bardak bardak içerken aklıma bile gelmeyen aziz su! Sen ne kadar kıymetlimmişsin! Bir tas çorba, birkaç kaşık yemek. Varlığında kıymetini bilemediğim onca nimet. Ne kadar da sarıp sarmalamışsınız etrafımı. Kimisini ötelemişiz, kimisine burun kıvırmışız.
Ve ben, daha, daha, daha çok isterken ne kadar nankör bir kulmuşum.
*
Ramazan geldi;
Yine yeniden…
Merhametini kaybetmiş insanların yüreğine merhamet ekmek için geldi.
Rızkının kıymetini bilmeyip, nimete yüz çevirene kıymetin bildirmek için geldi
Kapitalizm borazanlarının süsleyip sunduğu materyalleri ilahlaştıran, yoksunluk denizinde boğulanlar için geldi.
Ekmeğin kokusunu hatırlatmak için geldi
İftar sofralarında muhabbete sevgi ekelemek için geldi
Sahurlardan sonra sabah namazını hatırlatmak için geldi
Teravihlerde kutlu ibadet meclisleri kurmak için geldi.
Bayramın müjdesi için geldi.
*
Sen geldin ey ramazan! Hurma ile, küncülü ekmek ile, huşu ile kılınan namazların ile, dolup taşan mescitlerin ile geldin.
Sen geldin ey ramazan. Huzurun, bereketin, sevincin ile geldin.
Hoş geldin.