Abdurrahim Karakoç, Necip Fazıl Kısakürek, Aşık Mahzuni Şerif…
Hangi birini sayalım? Güzel adam sırf yedi tane değil ki! Yüzlerce, binlerce güzel adamı var bu şehrin. Dikkat rica ediyorum, “vardı” değil “var”… Hatta o kadar çoklar ki, bazılarının adlarını unutma lüksüne sahibiz. Mesela Ali Akbaş var, hatırlayan var mı? Hani şu Türk edebiyatının en büyük isimleri arasında gösterilen şair… Evet, o da Kahramanmaraşlı. Bu kadar güzel insanın yetiştiği bir yerde elbette böyle görkemli bir kitap fuarı yapılır. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Bir teşekkürü de katılımcılara etmek lazım. Çünkü fildişi kulelerinde atıp tutan “aydın” müsveddelerinin “Taşrada kimse kitap okumuyor” ezberini bozdular. Sadece birkaç gün içinde rekor sayıda katılımcı ziyaret etti kitap fuarını. Her sene olduğu gibi…
***
“Yazan da çok okuyan da… Notucuk bu kadar tahsili peki?” diyorsunuz da notucuğu mu var, edebiyat şehri oluyoruz ya! Yani oluyorduk, en azından birkaç sene öncesine kadar öyleydi. UNESCO’nun “Yaratıcı Şehirler Ağı” veriyor bu ünvanları şehirlere. Mesela Gaziantep, gastronomi şehri olmuştu başvurusu neticesinde. Bu çalışmalarıyla hiçbir şey kazanmadılarsa sırf turizmden rekor bir gelir kazandılar. Bir de kazanacaktık, kazanacaktık da işte… Herhalde Gaziantep’e engel olmayan dış güçler, bize tebelleş oldu!
***
Şairler Tepesi, Edebiyat Yolu… Başka? Redif sokak, kafiye apartmanı, beyit mahallesi… Çok hoş da e yayınevi? Yayınevi yok! Dergi peki? Dergi var da imlası zayıf! Yazarlar, yazarlar nerede? İşte, bazılarını defnettik, diğerleri de şehir dışında yaşıyor! Edebiyat ekinlikleri peki, oraya kimi davet ediyorsunuz? Şey, oraya Ankaralı Beyhan Budak’ı davet ediyoruz her sene, olmaz mı ki!
Muhtemelen bir iç hesaplaşma yapsak vereceğimiz cevaplar -üç aşağı, beş yukarı- böyle olur. Efendim iddianın ispat mecburiyeti, isnat edene aittir. Ne diyoruz biz millete? “Biz edebiyat şehriyiz.” İddiamız bu. Karşılığında ne yapıyoruz çeşitli mekânlara edebiyat terminolojisinden araklama isimler koymaktan başka? Hiçbir şey! Yazıyor muyuz? Yayınlıyor muyuz? Cemiyetleşiyor muyuz? Hayır. Laf ola beri gele! Haydi biz bunları yapmıyoruz. Yahu yapan var! Ali Akbaş var mesela, bin yıldır dergi çıkarıyor adamcağız. Kaç kişi takip ediyor? Kaç yetkili davet ediyor usulünce?
***
“Nostos” adlı psikolojik bir vakayı yazmıştım yıllar önce. Geçmişe saplantılı insanlara söyleniyor. Geçmişten kurtulamayan, bireysel başarısızlıklarının yarattığı iç sıkıntısını geçmişte yaşamış başka insanların başarılarıyla geçirmeye çalışan insan tipi bu… Ne kadar da bize benziyor! Yahu bu şehirden hâlâ deve dişi gibi adamlar çıkıyor. Bir satır yazınca arşı titretecek cinsten adamlar! E hani kıymet vermek? Hani ahde vefa?