Manşet Gazetesi’nde; köşesindeki yazılarını severek takip ettiğimiz yazarımız Vedat KIZILTEPE , Vesselam Dergisinin Yazı İşleri Müdürü… Vesselam Dergisi , ilimizin yeni Kültür-Sanat-Edebiyat dergisi… Dergimiz Mart ayı ortalarında, ikinci sayısı ile okurlarıyla buluşacak. Vesselam Dergisi iki ayda bir yayımlanmakta olup, Kahramanmaraş’taki edebiyat kültürüne yeni bir soluk kazandırmayı hedefliyor... Vesselam Dergisi’nde nice sayfalarda buluşmak üzere, Vesselam ailesine uzun yolculuklarında başarılar diliyorum. Dergimizin ikinci sayısına katkıda bulunmak için kaleme aldığım ‘Anılarımla Yüklü’ öykümü sizlerle paylaşıyorum.
İlk Arkadaşlarım ‘Alfabe’ ve Çizgi Romanlar…
Eskiden ilkokullarda okuma- yazmanın adı ‘alfabe’ydi… Büyüklerimiz bizlere alfabeyi öğrenip -öğrenemediğimizi sorarlardı. Altı yaşına geldiğimde ‘Kılıçözü İlkokulu’ ile tanıştım. Okul servislerinin olmadığı yıllarda; siyah önlüklerle mevsimine göre tozlu, çamurlu, karlı yollarda yüzlerce metre yürüyerek, ablamla birlikte okula giderdik. Tahta sıralarda üçerli oturarak; eli sopalı öğretmenlerimizin anlattığı dersleri çıt çıkarmadan dinlerdik. Benim ilk kitabım alfabeydi. Parlak kartonlu kapağı, bol resimli sayfaları ilgimi çekerdi. Özellikle resimlerdeki çocukların, güzel kıyafetlerine imrenerek bakardım. Resimlerdeki evler hayallerimin evleriydi… Köyden kente yeni taşınmış bir ailenin çocuğu olarak, tek katlı kerpiç evlerde yaşarken, o renkli resimlerdeki sıcak yuvalara hayranlıkla bakardım. Günler geçtikçe okuma- yazmayı öğrenmeye başladım. Dedeli- nineli evimizde büyürken, derslerime genellikle dedem yardımcı olurdu. O yıllarda anne ve babalar, büyüklerine saygıdan dolayı çocuklarla ilgilenmezlerdi. Rahmetli dedem okuldan gelince beni yanına çağırır; okulda neler öğrendiğimi sorarak, ev ödevlerime yardımcı olurdu. Evdeki öğretmenim dedemdi…
İlk arkadaşım alfabeyi çok sevmiştim. Her gün yeni yeni şeyler öğreniyor, okudukça mutlu oluyordum. Kaynak kitap olarak Cin Ali kullanıyorduk. Çöp adam; Cin Ali ile sorgulayarak, araştırarak bilgiye ulaşıyorduk.
Üçüncü sınıfa geçtiğimde çizgi romanlarla tanıştım. Teksas -Tommiks-Zagor serileri benim yeni arkadaşlarımdı. Dedeme aldırdığım her kitap beni farklı dünyalara götürüyordu. Mahalledeki çocuklarla kitap değişimi yapıyorduk. Bir çizgi romanla, 7-8 kitap okuyabiliyordum. Parlak kartonlu renkli kapakları; beni, adeta mıknatıs gibi çekiyordu. Elime bir kaç kitap geçtiğinde mutluluktan adeta uyuyamıyordum. Kitapların büyülü sayfalarında gezinirken, dışarıda top oynayan çocuk seslerine ilgisiz kalıyordum. Çizgi romanları okumuyor adeta yaşıyordum. Annem ara sıra bana kızıyor, sokaktaki top oynayan çocukların arasına katılmadığım için üzülüyordu. Mahalleden arkadaşlarım; Fahri, Osman, Fahrettin çizgi roman kurtlarıydı. Özellikle Fahri’de benim gibi oyunlardan uzak bütün boş zamanını kitap okuyarak geçiriyordu. İleriki yıllarda Fahri gözlük kullanmaya başlayacaktı…
Çizgi roman sevdam ortaokula kadar devam etti. Ortaokul yıllarında hikâye ve romanlarla dostluğum başlamıştı. Ama çizgi romanlara olan tutkumu hiçbir zaman unutamadım. Yarıyıl tatilinde Ankara’ya gitmiştim. Kızılay’da, Sakarya Caddesi’nde eski kitap satan sahaflarda, çocukluğumun çizgi romanlarını aradım; ama ne kadar aradıysam 70-80’li yılların baskılarını bulamadım. Genellikle 2000’li yıllarda çıkan kitaplar vardı. Kapağı ve çizimleri ile benim ilk arkadaşlarıma benzemiyordu. Eski dostlarıma kavuşamadığım için Ankara’dan buruk ayrıldım.
Kitap okumayı seviyorsam bunda ilk göz ağrılarımın ayrı bir yeri vardır. Çocukluğumun unutulmaz anıları arasında ayrı bir yeri olan alfabe ve çizgi romanlarla geçen günlerim ne zaman aklıma gelse; sarı renkli, tek katlı kerpiç evimizi ve dedemi hatırlar; duygulanırım…