Geçen hafta “Memleket Ahvalini Kime Sormalı?” başlıklı yazımda insanların/memleketin durumunu objektif olarak nasıl anlayabileceğimizi irdelemiştim… Yazımı şu öneri ile tamamlamıştım: “Onlar duygularına kapılmadan, derin istatistiklere girmeden, bilimsel teorilerle insanın kafasını karıştırmadan görülmesi gereken yerleri görenleri (püf noktalarını) sade şekilde anlatan insanlardır. Onlar hayatı doğrudan yaşayan, yüreğinde hisseden kimselerdir… Bu nedenle hisseden, idrak sahibi sade düşünen irfan sahibi insanlara sormalı memleketin ahvalini…”
Bunları yazdıktan sonra siz kıymetli dostlarımın/okurlarımın yazı ile ilgili yorumlarını/katkılarını aldım. Hakikaten anlatılanlar fıkra gibi hem komik hem de derin derin düşündüren özellikteydi. Bazılarını “Memleket Ahvalini Kime Sormalı?” sorusunun devamı olarak sizlerle paylaşacağım:
Size devlet teslim edilir mi?
Çok kıymetli Emrullah Önalan: “Ellerinden öpülesi Babanızdan bahsediyorsunuz ben de babamla küçük bir hatırını anlatayım” diyerek aşağıdaki hatırayı paylaşmış:
Gençlik yıllarımızdaydık… Her seçimde ben ve benim gibi düşünen idealist gençler seçim öncesi seçmenleri ikna çalışmalarına katılır ve seçim günüde oy kullanılan binaların önünde veya yakın yerlerde… Partisine oy isterdik. Bizden yaşça büyük, güngörmüş insanlarda bizim söz ve davranışlarımızı olgunluk içerisinde karşılar başlarını “tamam” der gibi sallarlardı. Ama sandıklar açıldığında bizim oylar sayıldığında istediğimiz partiye fazla oy çıkmazdı… Yıllar geçti 1980 ihtilali oldu… Siyaset birazda olsa gündemden düştü… Sevgili babam hastalandı… Bir gün ziyaretine gittim. Hasta yatağında babamla sohbet sırasında yanına sokuldum ve elini tuttum… Elindeki sıcaklığı hala hissederim… Haddimi de aşarak “Baba bizim partiye oy veriyor muydunuz” diye sordum…
Babam hasta haliyle yastıktan başını kaldırdı ve “Yok oğlum” diye cevap verdi…
Ben de “Neden oy vermiyordunuz” diye sordum.
Biraz daha doğrularak “Oğlum ben bir seninle baş edemiyorum… Sizin partiye devlet teslim edilir mi” dedi… Bu konuşmamızdan kısa süre sonra sevgili babam vefat etti… Merhuma rahmet diliyorum.
Empati şart…
Bir değerli okurum Sayın Remzi Tanıdır da; ahvalimizi kime sormalı sorusuna “Doktorlar da dertli…” diye katılarak şu düşüncelere yer vermiş: “Doktorlar ameliyat yapmaya korkar oldu. Ufak bir sorun olsa hemen mahkemedeler. Doktor adliye koridorların da mı sürünsün, hastanede hasta mı baksın…”
Elbette olaylara farklı açılardan bakılmalı… Empati göstermeliyiz… Mesleklerini iyi niyetle ve doğru şekilde icra eden insanlar küstürülmemelidir…
Fırsatçılara/Otlakçılara Dikkat…
Çok değerli Aziz Gül’de “Hocam yazınızı okuyunca ben de “Memleketin hali ne olacak? diye kendi kendime düşündüm… Yakın çevremizde yaşanmış fıkra gibi bir olay aklıma geldi. Bizim buralar oltacılığı (Asalak) ile meşhur biri vardı. Bu kişi çok sigara içmesine karşın satın almayıp sürekli başkalarından sigara isteyen biriydi. Bir gün kahvenin önünde yaşanmış olay özetle şu şekildedir:
Yaşça büyük Mehmet emmi (amca) kahvenin oturup çay içerken bir yandan da sigarasını içiyormuş. Sigara paketini de masanın üzerine koymuş. Mehmet emminin yanına Otlakçı Hasan geliyor. Selam verip oturuyor… Otlakçı Hasan mukallit birisi… Dertli bir ses tonuyla “Ne olacak bu memleketin hali? diye Mehmet emmiye soru sorar. Mehmet emmi konuşmaya başlayınca Otlakçı Hasan uzanıp “gel de içme şu zıkkımı” der ve bir dal sigara alır ve tüttürmeye başlar… Otlakçı Hasan “Ne olacak bu memleketin hali? sorusu ile oltacılığı ile ünlü biridir. Sigarası her bittiğinde dertli dertli “Ne olacak bu memleketin hali? diye sorar ve “gel de içme şu zıkkımı” diyerek paketten bir dal sigara daha alır… Böyle devam eder… Mehmet Emmi; pakette sigara kalmadığını görünce dayanamaz “Birader! Bu memleketin hali benim paketin içinde mi?” diye çıkışır…
Aman dikkat! Özellikle vatan, millet, şehrim, kurumum vs. diyen, fakat başkalarının sırtından geçinen, bir şeyi parasız ve emeksiz elde eden asalaklara dikkat. Hakikaten memleketin hali hep fukaranın/garibanın ekmeği veya çocukları üzerinde çözülmeye çalışılması sorgulanması gerekmez mi?
Özet olarak; İhlas, hüsnü niyet ve vicdan olmazsa en kutsal değerler bile bezirgânların metaı haline gelebilir…