Sevgili okurlar, 6 Şubat depremlerini yaşayan biri olarak, bu konuyu konuşmanın artık bir "lüks" değil, zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Türkiye bir deprem ülkesi ve bu gerçeği her an hatırlamamız gerekiyor. Özellikle İstanbul gibi mega kentlerde beklenen büyük deprem ihtimali, içimi her düşündüğümde ürpertiyor. Milyonlarca insan, sağlam olup olmadığını bilmediğimiz binalarda yaşıyor. Deprem değil, ihmal öldürür diyoruz ama hâlâ aynı hataları yapmaya devam ediyoruz.
Şu cümleyi duymaktan bıktım: "Benim binam sağlam, bir şey olmaz." 6 Şubat’ta gördük ki, yıkılan binaların çoğu "sağlam" denilen binalardı. Müteahhit tanıdık, babam yaptı, dayım kontrol etti gibi güvenceler, deprem anında bir işe yaramıyor. Yaşadığım tecrübeyle şunu söyleyebilirim: Yıkılacak bina, uzman olmasanız bile bazı işaretler veriyor. Deprem bölgesi olsun ya da olmasın, eski ve riskli yapılar bir an önce boşaltılmalı. Hatta devlet, bu binaları zorla tahliye etmeli ve deprem öncesinde güvenli konteyner kentler oluşturmalı. "Sonra yaparız" demenin bedeli çok ağır.
Özellikle 2000 öncesi yapılan çok katlı binalar, adeta zaman bombası. Eski deprem yönetmeliği, zayıf malzeme ve denetimsizlik bu binaları ölüm tuzağına dönüştürüyor. 2000 sonrası yönetmeliğe uygun yapılan binalar nispeten daha dayanıklı, ancak mühendislik hatası varsa orada da risk devam ediyor. Az katlı yapılar (2-3-4 katlı) sağlam zemin üzerindeyse şanslı, ama zemin kötüyse yeni binalar bile çökebiliyor. Kısacası, öncelikle 2000 öncesi çok katlı binaları acilen boşaltmalıyız.
Çözüm aslında çok net: Yatay mimari ve sağlam, az katlı yapılar. TOKİ’nin tünel kalıp sistemiyle yaptığı binaların dimdik ayakta kaldığını gördük. Peki neden tüm eski binaları bu standartlarda yeniden inşa etmiyoruz? Kule gibi yüksek yapılar yerine, bahçeli, geniş alanlı, güvenli konutlar yapmalıyız. Rant uğruna insan hayatını tehlikeye atmayı bırakmalıyız. Deprem sonrası hayata bakışınız değişiyor, ama keşke bu bakışı deprem olmadan önce değiştirebilsek.
Evet, bu dönüşümün bir maliyeti var. Ama hiçbir maliyet, insan hayatından daha değerli olamaz. Tüm ülkeyi 2-3 katlı bahçeli evlerle yeniden planlasak, ihtiyaç duyacağımız alan sadece bir ilimizin yüzölçümü kadar! Sorunlarımızı çözmek için evrimsel değil, devrimsel adımlar atmamız şart. Bugün harekete geçmezsek, yarın çok geç olabilir.
Son Söz: Yarın Geç Olmasın!
Deprem bir kader değil, hazırlıksızlık bir faciadır. Bugünden tezi yok, hep birlikte bu gerçeğin üzerine gidelim. Çünkü yarın, "keşke" demek için çok geç olabilir…
Not: Bu yazıyı okuyan herkese bir ricam var: Lütfen binanızı kontrol ettirin, risk varsa harekete geçin. Unutmayın, deprem öldürmez, bina öldürür.
— Depremzede bir kardeşiniz…