Time Dergisi ilginç bir araştırmaya imza atmış.1980 ile 2000 yılları arasında doğan günümüz gençliğini masaya yatırıyor... “Ben, Ben, Ben Kuşağı” başlığı altında ele aldığı günümüz gençliğini ‘milenyum kuşağı’ olarak da tanımlanıyor.
Araştırmanının içeriğine baktığımızda gençliğin güncel profili iki katogoride inceleniyor...Olumsuz yönler daha ağırlıkta.. Teknoloji bağımlısı (genellikle mobil cihazlar), tembel, narsisistik, özgüveni aşırı şişirilmiş, her şeye hakkı olduğunu sanan, empatiden yoksun, otoriteye saygısız, sivil toplum hareketlerine katılımda isteksiz, apolitik.
Bu dönem gençliği özellikle narsisistik eğilimleri ile dikkat çekiyor. Narsisist olmalarının nedeni, ebeveynlerinin başarının sırrının özgüvenden kaynaklandığına inanmaları. Oysa özgüven, iş bulmada veya yabancı bir çevrede fark yaratmakta yararlı olmakla birlikte, iş hayatında veya ikili ilişkilerde sürdürülebilirliği zedeliyor. Zira şişirilmiş egolarının beslediği beklentileri, yaşları ilerledikçe ve toplumun içine karıştıkça karşılanmamaya başlıyor. ABD’nin Ulusal Sağlık Enstitüsü’ne göre ülkede 20’li yaşlarını süren gençlerde narsisistik kişilik bozukluğu bugün 65 ve üzerindeki kişilere göre üç misli daha fazla.
Ancak araştırma bu kuşağın olumlu yönlerine de dikkat çekiyor: Açık sözlü, iyimser, dürüst, pragmatik, lider ihtiyacı duymayan, dini bağnazlıkları olmayan, farklılıkları daha kolay kabullenen bireylerden oluştuğunu söylüyor.
Peki,Türkiye’ye baktığımızda tablo nasıl?Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Osman Sabuncuoğlu, bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Kuşkusuz her ülkenin ve o ülkenin gençlerinin durumu farklı. Türkiye için de söz konusu yaş diliminin dünyayı ve ülkeyi farklı şekillerde algılayan farklı katmanlardan oluştuğunu söylemek olası. Özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve toplumsal duruşun gerilemesiyle bireyci anlayış öne çıktı. Uzun zamandır büyük bir çalkantı yaşamayan Batılı ülkelerdeki gençlik bu bireysel saadet devrinde model oluyor. Bir çığır açan internet teknolojisi nedeniyle Türkiye’de de gençliğin önemli bir kesimi tanımlanan özelliklerden etkileniyor. Bilişim devrimi ise bireylere teknolojik olanaklar sunarak devasa örgütlerle yarışabilecek güce sahip olmalarını sağladı. Örneğin hacker’lar şirketlere; blogger’lar yazılı basına; teröristler ulus devletlere; program geliştiricileri endüstrilerin tümüne meydan okuyacak kıvama geldiler. Kısaca milenyum gençliğinin kendilerinden yaşlı kuşağa artık ihtiyaçlarının olmadığı görülüyor. İşte bu nedenle yaşlılar gençleri bir tehdit unsuru olarak görüyor. Sabuncuoğlu’nun bu konudaki görüşleri şöyle: “Risk savını fantastik buluyorum. Bilim ve teknolojide ileri olmak her zaman uygarlık anlamına gelmiyor. Küresel çıkarları uğruna zayıf dünya halklarına karşı kaba güce başvurmaktan çekinmeyen efendi Batı'nın uygarlığı tartışmalıdır. O nedenle, ayırt edici özellikleri tanımlanan milenyum kuşağının herhangi bir tehdit içerdiği kanısında değilim. “Büyük uygarlık adımlarını belli kişilik özellikleri gösteren insanlara borçluyuz. İnternet üzerinden bilgiye erişimin kolaylaşması ile daha önceden kendini göstermekte zorlanan içe dönük yapıda insanların önemli bir fırsat yakaladıklarını düşünebiliriz. Aslında bu çağ, biraz da onların çağı ve dünya uygarlığı onlardan daha fazla yararlanacak.”
Gençlik yarınımızın umudu,güneşi...Geleceğin sesi,eli,kolu ayağı gençlerimize sahip çıkalım;onların donanımlı,eğitimli,onurlu kişiliklerini geliştirmek biz ebeveynlerin görevi olmalı ki gelecekten ümitli olalım.