Doğu Akdeniz sorunu… Libya tezkeresi… ABD tarafından İranlı üst düzey bir generalin öldürülmesi…
Olayların merkezinde adres hep aynı: Ortadoğu…
Üstüne üstlük ABD saldırısı ile bölgedeki tansiyon daha da yükseldi.
Böylelikle Ortadoğu’da geçmişten günümüze kadar sergilenen oyunların yeni perdesi açıldı.
Mantıklı düşündüğümüzde de senaryo şaşırtmıyor; küresel güçler her zamanki gibi bildik rollerini icra ediyorlar.
Ve Ortadoğu ‘da değişen bir şey yok!
İçeride ve dışarıda baş döndürücü bu gelişmeler yaşanırken de tabi ki kafalar da oldukça karışıyor.
Süleymaniye suikastının zamanlaması da oldukça ilginç…
Akdeniz’de boğulmak istenen Türkiye’nin, Libya hamlesi ile elinin güçlendiği bir zamana gelmesi akıllara çeşitli sorularda getirmiyor değil…
Bilindiği gibi Libya-Türkiye yakınlaşması, Yunanistan, Mısır, İsrail ve bazı AB ülkelerini oldukça rahatsız etmişti.
Ülkeler arasında jeopolitik ve enerji çıkar çatışmalarının yaşandığı bu günlerde bu saldırının gerçekleşmesi de oldukça manidar.
Zor ama oldukça zor bir coğrafyada yaşıyoruz.
Peki, ne yapmalıyız?
Yaşanan bu olaylara seyirci kalmak mı figüran olarak durmak mı?
Yoksa bölgenin aktörlerinden biri olarak saha da olmak mı?
Önce bu sorulara doğru cevap vermeliyiz.
Bir de Türkiye'nin Suriye’de, Irak’ta, Libya’da varlığına takıntı yapanlara da bir çift sözüm var. Bu kişiler, Fransa, İtalya, Amerika, Rusya gibi ülkelerin bu topraklarda neden cirit attıklarını da sorgulamalıdırlar
Türkiye ise sadece haklarını koruma ve geleceğini teminat altına almak için sahada…