“Valla burası çok rahat. Aramızda kalsın akşama kadar yatıyorum.”
“Ya yazdığım günde iki evrak, sonra yatış.”
“Bir konuyu bahane ediyoruz, çıkıyoruz çarşıya, akşam geri dönüyoruz. Valla kebap işimiz.”
“Patron bir hafta şehir dışında. Yaşadık.”
Oh ne güzel. Maşallah maşallah!
Ne kadar rahatlığı seven bir toplumuz biz. İşinde rahat olmak, hiçbir şey yapmamak, bir şey üretmemek hep övünülecek bir durumdur bizim toplumda.
“Çok çalışıyorum. Bir şeyler üretiyorum, akşama kadar kafamı kaldıramıyorum”
Vah vah… Ne kadar yazık!
Aslında zihniyetin temelleri birey olmaya ilk adımda başlıyor. Askere gönderdiğimiz evlatlarımız ile yaptığımız ilk görüşmede, ona sorduğumuz ilk şey;
“Oğlum rahat mısın”
Rahatına düşkün bir milletiz vesselam. Bize kol kanat geren, her türlü ihtiyacımızı karşılayan devlet yönetimini seviyoruz. Faizsiz Teşvik kredilerini seviyoruz. Kömür yardımını seviyoruz. Yeşil kartı seviyoruz. Gıda yardımını seviyoruz. Bizi işe alan, memur/işçi unvanı ile hem bizi, hem ailemizi kırk yıl omuzlayan devletimizi seviyoruz.
Endüstri Meslek Liselimiz var bizim, torna, tesfiye, elektrik, makine öğreten. Meslek öğreten, çalışmayı, üretmeyi öğreten.
Üniversitelerimiz var bizim. Hemen hemen her şehirde, hatta pek çok ilçede konuşlanmış eğitim yuvalarımız var. Ziraat Fakültelerimiz var, daha akılcı tarım ile nasıl daha iyi verim alınacağını öğreten. Su Ürünleri Fakültelerimiz var bizim, ticari balık çiftliklerinin kurulum ve karlı bir yatırım faaliyetine dönüşme sürecini anlatan.
Garip bir algı var maalesef. Yada alışkanlık. Üniversiteler ve Meslek Liseleri memuriyete açılan kapı olarak algılanıyor. Her türlü üniversiteyi bitiren vatandaşımız diploması ile devletinin kapısını çalıyor, “E hadi bana iş”.
Oysa meslek liselerinin, üniversitelerin amacı devlete memur/işçisi yetiştirmek değil. Bir meslek edinilmesini, herhangi bir dalda, kalifiye eleman yetiştirilmesini amaçlar. Kuruluş amacı budur. Verdikleri diplomalar devlet kadrosuna geçmek için referans değil, kalifiye eleman olunduğunun resmi belgesidir.
Üniversite mezunu devlet beni kadrosuna alsın ister. Doktor hasta gelmesin. Memur vatandaş gelmesin yatayım ister. İşçi patronu olmasa da iş yapmasak der. Esnaf faizsiz, mümkünse geri ödemesiz kredi ister. Memur zam ister. Fakir odun, kömür, gıda yardımı, yeşil kart ister.
İstiyoruz ya, kim verecek Nereye kadar verecek? Biz çalışmazsak, üretmezsek, , nerden nasıl alıp ta, kim, nasıl verecek?
Sahi siz, siz rahat mısınız?