"Bilmezler yalnız yaşamayanlar/ Nasıl korku verir sessizlik insana” (Orhan Veli)

Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization/WHO) yalnızlığı küresel bir sağlık tehdidi olarak ilan etti. WHO uzmanları, “yalnızlığın sağlık risklerinin günde 15 sigara içmeye denk sayılabileceğini, hatta obeziteden daha riskli olabileceğini” ifade etmekte. "Yalnızlık sınırları aşıyor ve küresel bir sağlık endişesi haline geliyor." Daha da kötüsü araştırmacılar sosyal izolasyonun her türünün erken ölüm riskini artırdığı düşüncesinde.

Dünya Sağlık Örgütü sağlığı “Sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halinde olma” olarak tanımlamakta. Sosyal iyi oluş mutluluk ile yakından ilişkilidir.

Bu köşede modern insanın yalnızlık sorununa dikkat çeken yazılar yazmıştım. Bu yazılar tekrar incelenebilir. Paylaşımı esas alan bir kültürün mensupları olmakla birlikte bizim toplumumuzda da yalnızlık etkili oluyor. Yalnızlığın bazı çeşitlerini hatırlatalım: Yaşlılık yalnızlığı, derin arkadaşsızlık, zorunlu izolasyonlar ve tepkisel yalnızlık.

Normal

Yalnızlık TDK sözlüğünde ‘yalnız olma durumu; kimsesizlik, kimse bulunmama durumu, ıssızlık; tenhalık şeklinde tanımlanmaktadır. Sözlüklerin tanımladığı yalnızlık tek başına olmayı ya da bir insanın kimsesinin olmamasını ifade eder. Örneğin çeşitli nedenlerle tek başına yaşayan, iş gereği gurbette yalnız kalan ya da arkadaşı olmayan insanların durumu bu tanıma uyar. Öncelikle uzmanların şu tespitini hatırlayalım: “Yalnızlık hiçbir ruhsal hastalık ile ilgili olmaksızın her insanın yaşayabileceği bir durumdur.”  Yani bazı işler veya özel nedenler dolaysısı ile tek başına durumunu anlatan yalnızlığa “normal” yalnızlık denebilir.

Ancak sözlüklerin tanımladığı yalnızlık ile ruh sağlığı alanında kullanılan yalnızlık biraz farklıdır. Bu; “anormal veya hastalık” şeklinde ortaya çıkan yalnızlık olarak adlandırılabilir.

Uzmanlar (bk. E. Özmen,  https://psikoloji-psikiyatri.com/yalnizlik/) bu yalnızlığı şu şekilde açıklamaktadır: “İnsanın en temel psikolojik gereksinimlerinden olan bağlanma, bağlılık, aidiyet, birliktelik ve yakınlık gibi hisleri kimseye karşı hissedememesidir. Yalnızlık hissine genellikle kendini değer verilen, değerli ve değer görmeye layık bir insan olarak görmeme eşlik eder. Yalnızlık ruhsal hastalığın bir belirtisi olarak görülebileceği gibi bazen de ruhsal hastalıkları tetikleyebilmektedir. Yalnızlık ile ilişkili olabilen ruhsal bozukluk arasında depresyon, sosyal anksiyete/sosyal fobi,  çekingen kişilik, şizoid kişilik (içedönük insanlar), madde kullanım bozuklukları sayılmaktadır. Yalnızlık hissi olanlarda özellikle alkol olmak üzere madde kullanım bozuklukları görülebilmektedir.”

Ne yapmalı?

Bu anlatılanlara göre yalnız insanların mutlu olamayacağı düşüncesine kapılmamalıdır. Uzmanlar tam tersine ‘mutlu olmak için mutlaka romantik bir ilişkiye gereksinim duyulmasını sağlıksız bir durum’ olarak ele almaktadır. Ayrıca ‘yalnızlık alışkanlığa dönüştüğünde kişi kendi dünyası dışına çıkma isteği duymayabilir, hatta yeni ilişkilerden rahatsızlık bile duyabilir’ demekteler.

Çözüm nedir? İlk olarak anlamlı bir hayat sürmeye çalışılmalıdır. Mutluluk ve sağlığınız için egzersiz yapmalı, çevredeki parklar iyi değerlendirilmeli ve yeni hobiler edinilmelidir. İş veya zaruret nedeniyle tek başına olmaya alışılmalıdır. Buna makul ölçülerde dengeli sosyalleşme de eklenmelidir. Diğer yandan aydınlanmış bir inanç yalnızlık duygusunu azaltabilir.

Son söz: Paylaşmak yalnızlığın ilacıdır.