Bir bilim insanı olarak Prof. DennisDecoteau, (The Pennsylvania StateUniversity)Sebze Ürünleri (VegetableCrops) kitabındatarımın tarihçesini anlatırken her dönemde önemli olan hususların var olduğuna dikkat çekmektedir. Yazar “1970’lerde işlemesiz (no-tillage) tarım popüler iken 1990’larda kimyasal kullanımını azaltan düşük girdili sürdürülebilir tekniklerin önemli olmaya (kullanılmaya) başlanıldı” belirtmiştir. Ülkemizde de Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) 1992 yılında kurulmuş olması bu düşünceyi teyit etmektedir.
Son 30 yılda tarımda gerek bitkilerin beslenmesi gerekse hastalıklarla mücadelede kimyasalların aşırı kullanımı tartışılmaktadır. Mesele artan nüfusun gıda ihtiyacını yeterli miktarda karşılama (gıda güvenliği) yanında sunulan gıdaların güvenilir olması açısından da irdelenmektedir.
Ülkemizde durum nedir?
Önce toplam üretimimize sonrada organik ürünlerin bunun içindeki payına bakalım.
Organik üretim…
Türkiye’de bitkisel üretim miktarları 2018 yılında toplam olarak 116.7 milyon tondur. Bunun yaklaşık olarak tahıllar ve diğer bitkisel ürünler(Buğday, şeker pancarı vd) 64.4 milyon, sebzeler 30.0 milyon ve meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde ise 22.3 milyon tonunu meydana getirmektedir.
2018 yılı organik tarımsal üretim ve dış ticaret verileriise şu şekildedir:
Toplam organik üretim: 1.714.769 ton
Geçiş dönemi ürünler toplamı: 656.843 ton
İthalat edilen organik ürünler: 175.868,45
İhracat edilen organik ürünler: 111.690,68
Ülkemizde 115-120 milyon ton bitkisel üretim olduğu dikkate alındığında organikbitkisel üretim toplam üretimin % 1.43’ü kadardır. Hayvancılıkta da benzer bir durum vardır. Bu kadar az organik ürün ile nüfusun ihtiyacını karşılamak mümkün değildir.
Diğer yandan organik üretim bu kadar az iken hemen hemen her sokakta organik ürün satışları nasıl izah edilmeli?
Bu sorunun cevabını ne olduğunu anlamak için yumurta sektöründe birliğin şu açıklamasına göz atmak yeterli olacaktır.
Yumurta Üreticileri Merkez Birliği (YUM-BİR) Başkanı İbrahim Afyon gezen tavuk yumurtası diye kirli ve kalitesiz olan yumurtaların satıldığına dikkat çekmiştir (Sabah, 28.07.2019, İ. Acar’ın haberi “Gezen Tavuk Üçkağıdı”). Haberde “300 tavukluk sertifika alan işletme 3 bin tavukluk yumurta satışı yapıyor. Aradaki farkı kaçak yollarla aldığı yumurtalarla kapatıyor” ifadelerine yer verilmişti.
Yani her yerde rastlanan organik, köy, ekolojikvs adla satılan organik ürünlere güvenilir olanları istisna ederek dikkatli yaklaşın derim.
Bu noktada güvenilir gıdalarla mevcut ve gelecekten artan nüfusun gıda güvencesini sağlamanın öncelikli olması gerektiğine dikkat edilmelidir.
Gıda güvenliği
Türkiye nüfusu; 2005 yılında 68.86 milyon iken, 2018’de % 19.1 artışla 82.0 milyona yükselmiştir. Cari üretimin nüfusun gereksinimini karşılamada zorlandığı iddia edilirken organik üretim ile bu karşılanabilir mi? Bunu anlamak için organik üretim miktarına tekrar bakmanızı öneririm.
Ülkemizde kültürü yapılan 150 kadar bitki türünden elde edilen üretim bitkisel üretimimizi oluşturmaktadır. Yani tarla bitkileri grubunda 55-60; meyve-sebze grubunda ise 75-80 kadar türün üretimi söz konusudur.
Bu çok sayıda bitki türünde ihtiyaç, üretim ve yeterlilik aynı değildir. Tür bazında değerlendirme yapmak en doğrusudur. Bu köşede daha önce yazdığım yazılarda yeterli ve eksikliği olan ürünlere dikkat çekmiştim
Organik tarımı uygulamadaki zorluklar nedeniyle iyi tarım uygulamaları sonucu üretilen ürünlerde artış olması sevindirici bir durumdur. Nitekim 2018’de iyi tarım uygulamaları sonucu üretilen bitkisel ürünler 8.2 milyon tona ulaşmış durumdadır. Gelecek yazılarımızda iyi tarım uygulamalarını değerlendirmek üzere sağlıcakla kalınız.
Son söz: Her organik denilen organik değildir.