Seviye deyince siz neyi, neleri anladınız bilemem de, benim değinmek istediğim mesele başka.

Hepimiz de sağlıklı büyümek, yaşlanmak için yediklerimize, içtiklerimize özen gösteririz, ancak bazı vitaminlerin eksikliği yüzünden direnç seviyemiz düşer, bu da bizi rahatsız eder.

Eğitim öğretimin seviyesini düşürürseniz, öğrencilere verecek bir şey bulamazsanız, ya da ‘nasıl olsa bir eğitim kurumuna kursa giderler, kendilerini geliştirirler!’ düşüncesini benimserseniz, zaten kitap okumayan, ders çalışmayan, bütün ilgisini derse, öğretmene vermeyen, tik tok gençliği yetiştirirseniz, seviye yerlerde sürünür.

Şimdiki öğrenciler Allah’a emanet. Eskiden öğrencilerin öğretmene saygısı olurdu, korkardı. Şimdi öğretmenler öğrencilerden korkuyor, saygı zaten sizlere ömür. Es kaza bir suç işledi diye, derse çalışmadı diye hafifçe kulağını bükse, velisi ertesi günü soluğu ya partide alıyor, ya da okula gidip öğretmene çemkiriyor, diş gıcırdatıp, ‘sen ne hakla…’ diye başlayan cümleyle sözüm ona evladına sahip çıkıyor.

Sonra da niye özel okullar mantar gibi çoğaldı dersiniz!

*

Mevsim kurak gider, beklenen yağmurlar gelmez, karlar düşmez yere, barajlarda suyun seviyesi çekilir, ‘susuz yaz’ filmi hatırlanır, yağmur yağsa, kar düşte toprağa belediyeler ya sınıfta kalır, ya da balıkçıya gidip keyif çatar.

Barajlarda, göletlerde suların çekilmesi, azalması, su seviyesinin tehlike çanları çalmasına zemin hazırlaması, tamamen doğanın eseri.

Doğayı tahrip ettiğimizi unutuyoruz, bir kıçıkırık apartman veya site yüzünden zeytin başta olmak üzere tüm ağaçların canına ot tıkıyoruz, çevreyi kirletip her tarafı kimyasalla doldurduktan sonra da, doğa da bizden intikam alınca yağmur, kar duasına çıkıyoruz dudaklarımızı mırıldatarak!

Su seviyesinden çok merhamet, paylaşma, dayanışma, acıma, doğaya sahip çıkma seviyemizin yerlerde süründüğünü aklımıza bile getirmiyoruz.

*

Mesleğimizden de söz edelim mi? Yazılı basından, internet sitelerinden…

İşte asıl seviye düşüklüğünü burada göreceksiniz.

Kopyala yapıştır, cesaretin varsa tehdit et, cibiliyetin müsait ise şantaja başvur, sonra da kalkıp ‘benden iyisi Şam’da kayısı’ diyecek, kendini birinci, en çok okunan, tıklanan, izlenen sınıf gazeteci(!) yerine koyacaksın.

Seviyeyi düşürdün, mesleğin itibarını sıfırladın, mesleğe senelerini veren ustalara saygıyı esirgedin, küçükleri elinin tersi ile kenara ittin, kendine hak etmediğin etiketleri yükledin, kıytırık yazılarınla, saçma sapan haberlerinle sözüm ona gündem yaratmaya çalıştın.

*

Çalıştın ama kendini kandırdın. Güven sorunu yaşadığının farkında bile değilsin. Eskiden gazete yazdığında, herkes inanır, güvenirdi. Şimdi ne inanan kaldı, ne güvenen! Bu sorunun mimari sensin kardeşim!

Meslekte seviye ucuzladı ise, düştü ise bunda senin, benim, hepimizin payı var!

Ve herkes ihtiyacı kadarını alsın!