Sultan Abdülaziz döneminin önder siyasetçilerinden biri olan Keçecizade Fuat Paşa (1814 İstanbul-1868 Nice) ‘nın ünlü bir sözü vardır. Sultan Abdülaziz’in meşhur Paris gezisine Dışişleri Bakanı olarak katılıyor… Burada hangi ülkenin daha büyük ve güçlü olduğu ile ilgili diğer diplomatlar ile aralarında geçen bir diyalog sonrası ;
“Ekselanslar! Devletlerinizin büyüklüğünü ispatlamak için kendinizi gereksiz yere yormayınız; en büyük devlet Osmanlı Devletidir. Zira yıllar yılı siz dışarıdan, biz de içeriden bu devleti yıkmak için elimizden geleni yaptığımız halde bu devlet hâlâ ayakta kalmaya muvaffak olabilmişse, şüphesiz Osmanlı Devleti’nden daha büyük, daha güçlü ve daha mukavim bir devlet tasavvur edilemez” cümlesini kuruyor.
Bu ülke bağrından onca kahraman çıkarmış iken, maalesef bir o kadar da hain çıkarmıştır. Son zamanlarda bu hainler el ele kol kola vermiş, sahte dost çehrelerinin ardına gizlenmiş kanlı dişlerini iyiden iyiye ortaya serer olmuşlardır. Dış güçler ile iç güçler arasında kimliklerinde yazan T.C ile başka devlet vatandaşı olması arasında bir fark kalmamış, düşman çepeçevre sarmıştır.
Peki, bu Avrupa devletlerine ne oldu? Amerika’ya ne oldu? İsrail’e ne oldu? Türkiye Cumhuriyetini açık hedef ilan etmelerinin sebebi nedir? Son birkaç yıl içerisindeki Türkiye Cumhuriyetine karşı bu düşmanca dönüşümün sebebi nedir? Yada, sahi bu bir dönüşüm müdür? Amerika’nın Avrupa devletlerinin ki özellikle Almanya’nın Türkiye Cumhuriyeti özelinde gizli hesapları yok muydu? İran, Irak, Suriye’nin kuzeyi ile Türkiye’nin güneyini kapsayacak, İsrail devleti güdümünde bir Kürdistan devleti hesapları yok muydu? Daima iç karışıklıklar, iç çatışmalar, kısır çekişmeler ile kendi içine gömülü, kendi sıkıntılarından dünyadaki ve bölgesindeki gelişmelerden b haber Türkiye. Sesi soluğu çıkmayan, zayıf, kişiliksiz, Amerika’nın ağzına bakan, Amerika’nın güdümündeki bir Türkiye… Evet istedikleri tamda buydu.
O basiretsiz, daima emekleyen, koşmayı bırakın yürümesine bile izin verilmeyen ülke, Türkiye, onlardan habersiz ayağa kalkmıştı. Hatta adımlar atmış ve hatta koşmaya başlamıştı. Dünya üçten büyüktür diyor, Birleşmiş Milletlere kafa tutuyordu. Ambargoları deliyor, İran ile ticaret yapıyordu. Ve hatta İsrail’in artık Filistin’de rahatça at oynatmasına izin vermiyordu. Bir şeyler yapılmalıydı. Dizginler! Yeniden ele alınmalıydı. Denediler. 15 Temmuz’da denediler. Hiç beklemedikleri bir ordu çıktı karşılarına ; Halk.
Türkiye, artık bölgenin en önemli aktörlerindendir. Büyüdükçe düşmanları daha açık saldıracaktır. Küstahlığı, tehdit karlığı artacaktır. Bakınız ; hainlerin kaçtığı, barındığı, sığınma hakkı elde ettiği ülkeler açık düşmandır.
Türkiye Cumhuriyeti Filistin’den Yemen’e, Irak, İran, Suriye gibi yakın komşulardan Suudi Arabistan, Katar, Bosna Hersek, Makedonya’daki gelişmelere kayıtsız kalmamakta, Türkiye, Kuzey Kore’nin yaptığı nükleer denemeye, Arakan’daki Müslüman çığlığına kulak vermekte, ses olmaktadır. Eski Osmanlı Devletinin nüfus ettiği topraklardaki her türlü gelişmelere duyarlı olmakta, yön vermeye çalışmaktadır.
Gerek ekonomik, gerek siyasal, gerek jeopolitik olarak çok daha iyi noktalara geleceğiz. Yeter ki şu iç siyaset bizi bunca yormasın, boğmasın. Kavgalar ile kamplaşmalar ile araya nifak tohumları ekilmesin… Bağrımızdan daha fazla hain çıkmasın…