Son yıllarda hemen hemen her mahallede açılan, fevkalade hizmet veren bu güzel mekânlar insanların işlerini kolaylaştırdı. Türk kültüründe ölen insanın ardından yapılan son görevler ve arkada kalan yakınlarının acısını paylaşma gibi kadim bir alışkanlık var. Bu nedenle duyar duymaz taziye yerine koşar, üzüntümüzü beyan eder, teselli oluruz, elimizden ne gelirse yapmaya çalışırız. Zaman zaman evlere sığmayan bu kalabalıkları taziye evlerinde misafir etmek insanlar için büyük kolaylık oldu. Bu imkânı sunanlara müteşekkiriz. Buraya kadar her şey çok güzel.
***
Pandeminin rahatlamasıyla uzun zamandır kapalı olan taziye evleri yeniden açıldı. Geçenlerde ben de bir taziye evine gittim. Malum olmaması gerekirken içerisi oldukça kalabalıktı. Doğru olan ortam kalabalıklaşmadan taziyesini dileyen çıkmalı, neyse zaten asıl mesele bu değil. Ne yaparsanız yapın bunu engelleyemezsiniz. Tam oturduğum anda pencerelere dışarıdan birilerinin sürekli vurduğunu duydum. Bu sesler bitmeyince taziye sahibine neler oluyor, kim bu pencerelerden sürekli vuranlar diye sordum. Suriyeliler dedi, içini çekerek. Ne yaparsak yapalım, yemek veriyoruz, para veriyoruz ama bu davranışları kesilmiyor diye de ekledi. Gün boyu içeri girip, hoca tavırlarıyla dua okuyup para talep edenleri mi dersiniz, geç saatlere kadar kapı pencereden yiyecek isteyenleri mi saymakla bitiremediler. Şikâyet çok, insanlar yılmış durumda. Yakınını kaybetmiş taziye sahipleri acılarını mı yaşasınlar, bunlarla mı uğraşsınlar. Dertliler ve engel olamadıkları için de şikâyetçiler. Bu duruma nasıl bir çözüm bulunur bilmiyorum ama mutlaka en kısa zamanda çözüm bulunmalı. Nahoş görüntüler bitmediği gibi gittikçe de artıyor. Bunu yapan Suriyeliler aç değil açıkta değil, yaptıklarının arsız bir alışkanlık olduğu belli. İnsanların en acı gününde de bu kadar terbiyesizlik yapılmaz, bu nasıl bir aymazlıktır.
***
Yeri gelmişken, taziye ortamlarında ki birkaç durumdan da söz etmeden geçemeyeceğim. Son zamanlarda her ne kadar ölene saygı azaldıysa da yine de devam etmesi güzel. Neden böyle dedim, siz de biliyorsunuz ki taziyeye gelenler birkaç dakika sonra sanki nerede olduklarını unutup, başlıyorlar aralarında sohbete. Bu sohbetler öyle yerlere gidiyor ki dedikodunun bin bir şeklini görebiliyorsunuz. Oysa orada toplanma sebebi ölenin ardından dua etmek, kalana teselli olmak değil midir? Nasıl da unuttuk yıllar içinde, nasıl da kaybettik kaybettiğimiz birçok değer gibi bunu da… Sonra bitmek bilmeyen yemek, tatlı, çay ikramları. Yapılmazsa kınanır malum. Cenaze sahibi maddi manevi zor durumlara düşüyor. İnsanlar oraya yemeğe içmeye gelmiş gibi de oldukça rahatlar. Yemek vakitleri masalar dolup taşıyor, çaylar, tatlılar her gelene taşınıyor. Bu nasıl bir umarsızlıktır hiçbir zaman anlamadım. İnsanlar yas mı tutacak, geleni gideni mi ağırlayacak. Elbette cenaze yakınları gün boyu orada kaldıkları için yeme içme eylemlerini yapacaklar. Ama maalesef misafirleri ağırlamaktan bazen onlar da aç susuz dolanıp duruyorlar. Yıllar içinde devam edegelen saçma adetlerden en kötüsü bu diye düşünüyorum. Az nezaket az empati kurulmalı, bunun gibi gereksiz insanı zora sokan davranışlardan vaz geçilmeli. Taziye evinde üç gün kaldıktan sonra evlere geçiliyor, aynı eziyet aylarca oralarda da devam ediyor maalesef. İnsanlar yas mı tutsun, işkence mi çeksin. Eskiler ziyaretin kısası makbuldür derlerdi, bu sebepten söylemişler demek ki. Zamanla kültürümüze ekleme yaptığımız gereksiz adetleri yapmaktan vaz geçmeliyiz. Taziye evlerine gerekirse güvenlik görevlisi konmalı, Suriyelilerin eziyetlerine dur denmeli diye düşünüyorum.