Günümüz metropollerinde sosyo-ekonomik sorunlar, toplumsal sorunlar, planlama sorunları büyük oranda yaşanmaktadır. Bu sorunların artmasıyla bireyler birbirlerinden daha fazla uzaklaşarak yalnızlaşma başlamış, değer yargıları değişerek tek tip değerler haline gelmiştir. Küreselleşme olgusu ve kapitalizm ile birlikte tüm bunlar daha yoğun olarak ve kentlerin her noktasında hissedilir olmuştur. Özellikle gelişmekte olan metropollerde, gençler hızlı değişimlerden etkilenmekte ve medya kanalıyla özendirici reklamlar ile kent içinde bilinçli olmadığı için, özendirmelerden etkilenerek kendilerini kaybetmektedir. Artık metropollerde güven, paylaşım duyguları iyice yok olmuştur ve adli suçların oranı artmıştır.

Bu noktada kentleri istediğimiz kadar fiziksel planlarla sağlıklı ve yaşanabilir formlarda planlayalım, sonuç aynı olacaktır. Öncelikle insanın bilinçli hareket etmesi ve yaşadıkları mekânlara sahip çıkmaları sağlanmalıdır. Metropollerde kapitalizm ile birlikte eşitsiz gelir dağılımı, insanların kentteki sosyal aktivitelere katılamaması söz konusudur. İşsizlik oranları her geçen gün artmaktadır. Bu sorunlara çözüm bulmak için hazırlanan tezde hedef; eğitim yoluyla insanları bilinçlendirmek, eğitimsizlik, gelir düşüklüğü, işsizlik ...vb. sorunları yaşayan yerleşmelerde sorunları giderici, kötü alışkanlıkları azaltıcı çözümler üretmektir.

Hedeflenenleri gerçekleştirmek için Türkiye’de uygulanmış olan Köy Enstitüleri Uygulamasının amaç ve ilkeleri alınmıştır. Köy Enstitüleri ile insanlar hem bilinçlendirilmiş ve hem de iş içinde eğitim uygulamasıyla bireyin öğrendiklerini yaşama geçirmesi ve yaşamının her alanında kendini diri tutması mümkün olmuştur. Ayrıca dünya ülkelerinde de giderek artan toplumsal sorunları çözmede uygulanan örneklerde model olarak ele alınmıştır. Böylece toplumsal sorunları çözmek amacıyla yeni bir eğitim sistemi kurgulanmıştır: Kent Enstitüleri. Enstitü sistemiyle daha duyarlı ve bilinçli bir toplumun önü açılmış olacaktır. Sistem mahalle bazında uygulanarak ve her mahallenin enstitü aracılığı ile birbirine bağlı olması sağlanabilecektir. Bu kollektif eğitim çabasıyla belki sorunlar şu an için kökten çözülmeyecektir ancak, bu çabanın bugün başlamasıyla bundan iki kuşak sonra yaşayan insanlar daha az sorunla karşılaşabilecek ve insancıl değerler ayakta kalabilecektir.

Model olarak alınan Köy Enstitüleri, kurulduğu yıllarda nüfusun çoğunluğu kırsal alanlarda, köylerde yaşadığı için köylere kurulmuştur. Köyler hem eğitim olanaklarından yoksun idi hem de üretime katılma şansları çok az idi. Bu anlamda Köy Enstitüleri çabası salt ilköğretimi yaygınlaştırma çabası değildir. Aynı zamanda kalifiye eleman yetiştirmek adına, Türkiye’de var olan eğitmen açığını gidermek adına ve köylünün bilinç seviyesini yükseltmek adına öncü bir çalışma olmuştur. Köy Enstitüleri’nde coğrafi sınırlar belirlidir. Uygulanan modelde her yerleşme için, temel ilke ve amaçlar aynı kalmak kaydı ile bölgesel özellikler ve üretim süreci göz önüne alınmıştır. Tanzimat Dönemi’nden günümüze Türkiye’deki eğitim sistemleri içinde, bölgesel özellikleri değerlendirerek bir bilinçlenme hareketine giden ilk eğitim sistemi Köy Enstitüleri olmuştur.

Çok kısa sürede büyük başarılar elde etmiş Köy Enstitüleri modelinin bu temel özellikleri bugünde yeni bir anlayışla hayata geçirilebilir. Toplumsal sorunlar yaşayan, geri bıraktırılmış yerleşmelere, belli coğrafi sınırlar içinde kalarak, bölgesel özellikler, potansiyeller göz önüne alınarak uygulanması mümkündür. Böylece eğitim, sağlık, kültür...vb. sosyal ve ekonomik sorunlar yaşayan yerleşmelerde, sorunları gidermek için, insanların bilincini kuvvetlendiren, akılcı, insanî, etik değerlerini güçlendiren bir yol izlenebilir. Bilinç seviyesinin arttırılmasıyla insanlar yaşadıkları mekânlara sahip çıkabilecekler, kendi sorunlarına çözüm arayışına gireceklerdir. Yaratıcı, üretken, bilinçli bir toplum yaratılamadan nitelikli yerleşmeler yaratmak, yaratılsa dahi korumak mümkün değildir. Bu anlayış, kentsel alanlardaki sorunlar içinde düşünülmelidir.

Kent Enstitüleri’ diye adlandırılabilecek bu uygulama için mahalleler en uygun yerler gibi görünmektedir. Çünkü mahalle, sakinleri üzerinde büyük izler bırakacak kadar özgün bir karaktere sahiptir; coğrafi açıdan denetlenmesi kolaydır. Ayrıca, mahalleler kent bütününü oluşturan parçalardır. Mahallerde kurulacak Kent Enstitüleri de böylece bir kentsel sistemin parçacıklarını oluşturur. Enstitü sistemi, mahallede yaşayan insanların talepleri doğrultusunda kendini değiştirebilecek; olaylara, sorunlara seri çözümler üretebilecektir. Bu sistemin uygulanması ve gerçekleşmesi ile mahalleliler mekânlarının kendilerine ait olduğunu bileceklerdir. Kentlerin ‘yaşanılabilir’ olmasının en temel formülü insanların bilincine bağlıdır.

Kent Enstitüsü sisteminin sunulabilmesi için, ekonomik hedefler, politik hedef ve stratejiler de değişikliğe uğramalıdır. ‘Bir hizmetten beklenen verimin alınabilmesi, hizmetin gerçekleştiğinin algılanmasına, kentlilerin bilgilendirilmesine, beğeni ve eleştirilerini yönetime aktarabilmesine bağlıdır. Bu konuda başarılı bir örnek olarak İngiltere’de Birmingham Kent Meclisi tarafından benimsenen temel politikaların uzantısı şeklinde oluşturulan Mahalle Forumları/ Mahalle Büroları gösterilebilir.’(Evren, 1997) Bu örnekten hareketle mahallelerdeki derneklerin ve halkevlerinin Mahalle Büroları gibi işlev görerek, Enstitü ile işbirliği içinde olması sağlanmalıdır. Böylece halkın talepleri doğrultusunda enstitü standart çalışmaları yanında hizmet yönünü değiştirebilecek kadar esnek olabilecektir.

Kent Enstitüleri vasıtasıyla mesleki eğitim, teknik eğitim ve hobi eğitimi gönüllüleri yaratılabilir. Mahallede üniversite mezunu veya öğrencisi (yabancı dil bilen, fotoğraf sanatçısı, resim, ebru, grafik, ses müziği, antrönör, bilgisayarcılar, kimyagerler...vb.) insanlar gönüllü seferber potansiyeli yaratabilir. Haftada bir ya da iki saat rutin zamanlarda Enstitü içinde, derneklerde veya okullarda ders verilebilir. Ayrıca mahalle içinde eğitmenler, gönüllü aktivitelere katılabilir. Böylece eğitmenler sadece okullarda değil, yaşamın içinde de eğitici ve yol gösterici işlevlerini devam ettirmiş olacaklardır. Bu yeni açılımlar yapabilecek potansiyeller taşımaktadır. Beans & Rice Şirketi’nin oluşturduğu gönüllü hizmetlerde büyük başarılar elde edilmiştir. Bu yöntem hem gönüllü olarak katılımda bulunanları hem de hizmetten faydalananları daha üretici kılacaktır.

Yerel belediyeler, emlak vergisi, çöp vergisi...vs. vergi gelirlerinden bir kısmını bir sefere mahsus enstitüye tahsis ederse enstitü kütüphane, bilgasayar...vb. teçhizatını rahatlıkla temin edebilecektir.

Kent Enstitüsü öncelikle toplumsal sorun yaşayan (eğitimsizlik, işsizlik, gelir düşüklüğü....vb.) alanlarda kurulması düşünülmektedir. Fakat kentler zaten hale hazırda toplumsal sorunlar yumağı olduğu için uygulamanın etaplar halinde çeperlerden merkeze doğru konfedere olarak uygulanabileceği düşünülmektedir. Bu sistem, bir bilinçlenme harekâtı olması yanında sosyal kirliliği önleyecektir.

***

Bu yazıyı hiçbir değişiklik yapmadan Y. SOLMAZ’ın YTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Yüksek Lisans Tezi’nden aldım. Yerel seçimlerin yaklaştığı son dönemde kaldırım, park, boyama ve süslemeden öte topluma dokunan, onun kararlarının şekillendirdiği bu güzel projeye ne dersiniz?

Kaynak: http://www.planlama.org/aratrmalar/tezler/39-toplumsal-sorunlarn-coezuemuene-yoenelik-olarak-yeni-bir-kurumsal-yap-kent-enstitueleri