Tüm dünyada Corona virüs ile birlikte etkisini gösteren ekonomik krizden ülkemizde doğal olarak etkilendi. Tüm dünya ve ülke olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Bu süreçte zengin daha zengin oldu, fakir daha da fakirleşti. Hal böyle olunca altta kalanın canı çıksın mantalitesi doğdu. Fakir olan halk yaşamayı unuttu, tek gayeleri hayatta kalabilmek oldu. Bırakın eğlenmeyi fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayamayacak duruma geldi. 4 kişilik bir ailenin asgari ücretle geçtiğini, kiralık bir evde oturduklarını ve 2 çocuğunda okula gittiğini düşünelim; asgari ücret 5 bin 500 lira, ev kirası minimumun minimumunun 2 bin 500 lira olduğunu, minimum bin 500 liranın faturalar olduğunu varsayalım geriye bin 500 lira para kalıyor. Bu bin 500 lira ile aile nasıl beslenecek? Kahramanmaraş’ta ekmek 4 lira, her gün minimum 2 ekmeğin tüketiliyor, aylık 240 lira yapar. Geri kalan masrafları hesaplamaya lüzum var mı? Bence yok…

***

Türkiye’deki her şey her gün pahalılaşıyor. Türkiye’de yıllık enflasyon resmi olarak 80,21 olarak açıklandı. Gayri resmi olarak kabul edilen enflasyon tartışmalarını size bırakıyorum. Türkiye Cumhuriyet’inin 9. Cumhurbaşkanı, 1965-1993 yılları arasında 7 farklı hükümette toplam 10 yıl 5 aylık bir süre Başbakanlık yapan ve 16 Mayıs 2000 yılında vefat eden Süleyman Demirel’in 1990 yılında enflasyon ile ilgili sözlerini hatırlayalım: Türkiye’nin birinci sorunu ve halkın geçim sıkıntısı enflasyondur. Enflasyon halkın günlük yaşantısını etkiler. Enflasyon devletleri yıkan ve milletleri içinden bozan bir olaydır. Enflasyon sadece pahalılık olayı değildir, ahlakı bozar! Borcu olan borcunu ödeyemez, alacağı olan alacağını alamaz. Hırsızlıktan, soyguna kadar bütün kötü yolları açar… Bu yüzden de enflasyon tüm kötülüklerin anasıdır…