Gündem malum.
Sınırlı sayıda gerçekleştirdiğimiz eş dost sohbetlerinde, televizyonlarımızda, bilgisayarlarımızda, sosyal medyada gündem hep aynı. Öyle bir şey ki, 24 saat aynı kelime, aynı endişe, aynı korku. Coronavirüs.
Böyle bir süreci daha önce yaşamadık. O yüzden virüsün oluşturduğu fizyolojik etki kadar psikolojik etkiyi de göz ardı etmemeliyiz. Tedbir tamam, telaş, korku ve endişeye gerek yok. Aracımıza bindiğimizde emniyet kemerini takarız, dikkatli ve tedbirli kullanırız, trafik kurallarına uyarız. Ancak bunlar bile bize yüzde yüz trafik kazası geçirmeyeceğimiz garantisini vermez. Sonu tevekküle çıkar.
Nacizane fikrim yaşanan bu gri günlerin yakında son bulacağı şeklinde. Hatta tarih tarih belirtirsek, tüm dünyada bir aya kadar kontrol altına alınacağı, ülkemizde ise, bundan daha kısa bir zaman zarfında, 15 güne kadar kontrol altına alınacağı şeklinde. Dikkat edilirse tamamen ortadan kalkacak, virüs yok edilecek demiyorum. Kontrol altına alınacak diyorum. Bir aya kadar kontrol altına alınacak, okullar yeniden açılacak, hayat yavaş yavaş normale dönecek. Nereye kadar, Ekim Kasım ayına kadar. Yani yeniden kış ayına girene kadar.
Bu da bize aşı, tedavi ve yeni önlemler konusunda zaman kazandıracaktır. Umulur ki, o tarihe kadar gerekli aşı yada tedavi yöntemleri geliştirilir.
Şu yada bu şekilde bu hastalığa bir çözüm bulunacaktır. En kötü ihtimal ile, geçen haftaki yazımızda belirttiğimiz üzere, İngiltere’nin uygulama seçenekleri arasında bulunan doğal seçilim uygulaması gerçekleşecektir.
Şu bir gerçek ki, asla her şey eskisi gibi olmayacaktır. Yepyeni bir dünya düzeni bizi bekliyor artık. Peki nelerdir bunlar;
Birincisi tüm dünyada ulus devlet kavramı daha güçlü olacaktır. Sınırlar daha sağlam çizilecek, serbest geçiş uygulamaları daha kontrollü olacaktır.
Teknolojik ve sanal ağlar ile büyük bir köy haline gelen dünyamızda, ülkeler artık savunma sanayine harcadıkları paraları yeniden gözden geçireceklerdir. Tüm dünya ülkeleri, böyle bir salgının yeniden baş göstermesi halinde neler yapabilenlerine dair yeni stratejiler geliştirecek, savaş endüstrisine harcadıkları para kadar sağlık sektörüne de pay ayıracaklardır.
İliklerine kadar işleyen bu korku, oluşturduğu ekonomik yıkımın izlerinin silinmesi onlarca yıl alacaktır. Tüm devletler tabiri caiz ise bir kenara kötü parası koyma ihtiyacı duyacaktır.
Biyolojik savaş söylemini daha çok duyacağız. Tüm askeri güçler, ülkeler, düzenlenecek bu tür bir biyolojik savaşa ne kadar hazırlıklı olup olmadıklarını sorgulayacaklardır.
Bu virüs eninde sonunda alt edilecektir. Ancak artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Ekonomik, sosyolojik, politik ve askeri anlamda bizi yepyeni bir dünya bekliyor.