Merhaba YILDIRIM ALKIŞ BEY ,

1-    Yeni kitabın HAYATIN TADI nın hayırlı olmasını diliyorum. Yazar olarak kendini tanıtır mısın?

Cevap: 1962 Kahramanmaraş Göksun doğumluyum. 1980 Kahramanmaraş İmam Hatip Lisesi ve 1984 Konya Selçuk İlahiyat Fakültesi mezunuyum. Otuz yıllık memuriyet hayatından sonra 2014 te emekli oldum. O günden bu yana okumaya, yazmaya, düşünmeye ve formel olarak konuşmalara devam ediyorum. Evliyim, üç çocuğumuz ve iki torunumuz var. Artık sır kalmadı gerisini merak edenler internetten öğrenebilir, vaktinizi fazla meşgul etmiş olmamak için bu kadar yeterli.

2-    İlk kitabın HAFIZ ALİ EFENDİ adlı bir ortak çalışma, biyografi tarzını seçmende bir tercih var mıydı? Bir insanın hayatını kaleme almanın faydalı tarafları nelerdir?

Cevap: “Hafız Ali Efendi Hayatı ve Mücadelesi” isimli başlık, bir panel konusuydu. Salih Özsağır, Serdar Yakar ve ben de konuşmacıydık. “Hafız Ali Efendi’nin Kahramanmaraşlı olan hemen herkeste bir etkisi var”  desek mübalağa etmiş olmayız. Ne var ki onunla hatırası olanların çoğu gerçek âleme hicret etmeye başlayınca unutulmasından endişe ettik. Yaptığımız panel belki de Hafız Ali Efendi’yi gelecek nesle aktaracak ilk ciddi program oldu. O zaman kitap düşüncemiz yoktu. Sağ olsun Serdar Yakar’ın teklif ve katkılarıyla kitap oldu. İyi de oldu. Bu vesileyle matbuata girmiş oldu. Ne var ki geniş bir kesime ulaştırma imkânımız olmadı. Dar bir çevrede kitap bir haftada tükeniverdi. Daha sonra Hafız Ali Efendi’yi anlatan farklı kitaplar da yayınlanınca ikinci baskıya lüzum görmedik.

Biyografi kitapları kanaatimce daha gerçekçi ve daha etkileyicidir. Bilhassa rol model şahsiyetlerin mutlaka yazılması gerekir. Rabbimiz de birçok hususu peygamberlerin hayatları üzerinden bize anlatır. Siyer, sahabe ve evliya hayatları okuyucuyu doğrudan etkiler.

3. Mektup tarzında da eserler verdin edebi tür olarak mektubun hayatında ki yeri nedir?

Cevap: Mektup yazma geleneği malumunuz Peygamberimiz (sav)’le başlar. İmam Rabbani ve benzer âlimlerden de biliriz ki mektupların yeri ve etkisi farklı.

Tabi ki bizim mektuplarımız onlarla mukayese edilemez. Mübarek gün ve gecelerde dostlarıma kısa mesajlar yazmak yerine mektuplar yazardım. Mektupların muhatabı bazen doğrudan arkadaşlarım olurken bazen de kendim veya bir mecaz olurdu. “Selam Sana Ey Namaz!” gibi. Bu mektuplar yirmi yıl kadar devam etti. Daha sonra bazı hocalarımın tavsiye ve telkinleriyle “Dua Zamanı Mektuplar” ismiyle kitap oldu. Bu çalışmamızda cevap mahiyetinde yazılan mektuplar oldu. Onlardan da bazı örneklere kitabımızda yer verdik. Kısa zamanda birinci baskı tükendi. İlavelerle ikinci baskısı yapıldı.

4.    KULLUĞUN TADI adlı kitabını okumuştum. Modern zamanlar birey merkezli bir insandan söz ederken sen “ kulluk” eksenli bir eser yazdın burada ki kul kim ve bu günkü hayata neler verebilir?

Cevap: Kul olma gayretinde olan herkes; sen, ben hepimiz. Allah’ı rap olarak tanıyan herkes muhatabımız. Dünyalık en basit meslek ve sanatların dahi mektepsiz ve ustasız güzel yapılamadığı aşikâr bir durumdur. “Kulluk” gibi çok önemli bir sanatın mektepsiz ve öğretmensiz yapılabilirliğinin zor olacağını anlatmaya çalıştık.  Modern çağın insanı mutluluğu canının istediğini yapmakta yani hazda aramakta. Hâlbuki ki “canım” dediği şey doğuştan gelen âsi nefistir. Terbiye edilemeyen nefis sahibinin baş düşmanıdır. Biz bu çalışmamızda asıl mutluluğun hazlarla değil huzurla mümkün olabileceğini anlatmaya çalıştık.

5.    Öğretmenlik Sanatı kitabın hakkında neler söylemek istersin?

Bu sanat usta çırak ilişkisine mi dayanmalı yoksa mektepli mi olmalı?

Cevap: Aslında her ikisi de ama birini seçmek durumunda isek usta çırak ilişkisini tercih ederiz, Peygamber metodu yani. Peygamberimiz (sav)’in arkadaşları sıralara ve sürelere mahkûm değillerdi. Hayatın her aşamasında öğretmenleriyle birlikte olmak gibi bir lükse sahiptiler. Bizim dinimiz öğretmen öncelikli bir dindir. Bu sebepten olsa gerek Rabbimiz dört kitap, yüz yirmi dört bin peygamber göndermiştir. Bu günkü mektepler ehil ustalar yetiştirmekten çok uzak. Okullar müşterilerini bilge yapmak yerine malumat yüklenen bilgiçler yapıyor. Mektep denince aklımıza sıra, masa ve duvarlar geldiği için böyle dedim. Değilse tarih öyle öğretmenlere şahitlik etmiş ki tek başına mektep onlar.

6.     Hayatın Tadı kitabına gelecek olursak bu kitabın yazılışı hakkında bilgi verir misin?

Cevap: “Mutlu Yaşamın Sırları” başlıklı sohbetler yapıyordum. Sohbetlere belli sayıda katılımlar oluyor ve istifade ettiklerini ifade ediyorlardı. Bu çalışmayı kitaplaştırsak daha fazla kişiye ulaşma imkânı olur ve istifade edilir düşüncesiyle kitaplaştırdık. Bu kitap vesilesiyle bir kişi mutlu olsa ben de mutlu olurum. Bu kitabımızın  tam adı “Hayatın Tadı Huzur Kitabı” dır. Haz ile huzuru karıştıranlara bir çift sözümüz var. Yirmi dört saat haz olmaz ama huzur olur. Hep haz merkezli yaşayanların mutlu olabilmeleri çok zordur.

7.    Kitabında değişik alt başlıklar var: huzurlu yaşamın ilkeleri, insan niçin üzülür, huzura götüren yollar vb. gibi cümle şerhi biçiminde bir eser yazdın bu metod hakkında bilgi verir misin?

Cevap: Dinimizin ilk emri “Oku” dur ama maalesef bizim millet olarak okuma problemimiz var. Az okuyoruz. Bilhassa uzun metinler ve kalın kitaplar pek okunmuyor. Kitabın sayfa sayısını düşük tutarak ve ara başlıklar koyup açıklamalar yaparak sözü söylemenin okuyucuyu sıkmayacağını ve rahat okuyabileceğini düşünerek böyle bir metod tercih ettik. Asıl muhatabın da gençler olduğu düşünülürse bana hak vereceğinizi ümit ederim.

8.    Haz ve huzur arasında ki hikmetin günümüz insanı için önemi nedir?

Cevap: Hazzın maliyeti yüksek, hem de her saat mümkün olmayan bir duygu. Kimse alınmasın ama hayvanlarla ortak olan yanımız. İnsani vasfımız ise hamd ve huzur makamıdır. Olaylar ve başımıza gelenler bizatihi kötü değil, hepsinin bir anlamı var. Kulluğun icabı, imtihan sorularımız bunlar. Olaylara doğru bakabilen, başımıza gelen her şeyin Allah’tan olduğunu,  varlarına şükretmeyi, yoklarına sabretmeyi bilenin hep huzurlu olabileceğini ve bu vesileyle sonsuz huzuru da kazanacağını anlatmaya çalışıyoruz.

Günümüzde nice insanlar var ki, satın alarak, yiyerek, giyerek, gezerek ve sosyal statü elde ederek mutlu olacaklarına inanıyorlar. Ne yazık ki bunların hiçbiri mutluluk için yeterli değildir. Haz amaçlayarak yapılan evliliklerinde uzun sürmediği bilinen bir gerçektir. İnsanın dertleriyle de huzurlu olabileceğini anlatmaya çalıştım.

9.    Her şey yok iken var kılındı ve yine yokluğa doğru gidiyor o vakit varlığın farkına varmak mümkün mü ey azizan?

Cevap: Sonradan var olan her şey; ezeli, ebedi, her şeye güç yetiren, yarattığı gibi öldürecek ve yeniden diriltecek olan Aziz ve Kerim olan Allah’ın eseridir. Kendini var edeni bilen ve kulluğunun idrakinde olan bahtiyarlar olmasa gafillerin ne kıymeti olurdu.

10.          Kurtulmamız gereken kişiler var kitabında bu özellikler ancak ölünce çıkıyor o vakit biz mi kendimizden kurtulalım?

Cevap: Her insan hem meleklik, hem de şeytanlık potansiyelinde yaratılıyor. İçimizdeki asi beni çöpe atmadan, içimizden çıkartmadan gerçek kurtuluş mümkün olmayacaktır. Çok güzel dediniz belki de dışımızdakilerden çok içimizde kurtulmamız gereken hırs, hased, kin, garaz ve bencillik gibi huylardan kurtulmamız gerekiyor. Bunu yapabilmek için rol model insanlara yakın olmalıyız. İyilerle olan iyi oluyor, kötülerle olan kötü oluyor. Bu sebeple tasavvuf ehli olanlar, salihlerle birlikte olan Ashab-ı Kehfin köpeği Kıtmir’e gıpta ederler.

11.          Kitabında Erzurumlu İBRAHİM HAKKI HZ. lerinin TEFVİZNAME sine yer vermişsin sebebi nedir?

Cevap: Tefvizname’yi dikkatlice okuyup tefekkür eden bir kimsenin ruh sağlığını korumak için harici desteğe ihtiyacının olmayacağını iddia ediyoruz. Bu birçok kişi tarafından denendi çok verimli sonuçlar alındı. İnsanın ruhunda kendini tedavi edebilecek güç var. Önemli olan o güçle akıl ve kalp vasıtasıyla sağlıklı irtibat sağlayabilmektir. Kısaca Tefvizname sadece bir şiir değil hayat iksiridir, huzur ilacıdır.

12.          Teşekkürler.

Cevap: Ben teşekkür ederim. Zaman ayırdınız ve muhataplarımıza ulaşmamıza fırsat verdiniz.