Harcamalar yöntemiyle Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) tespiti yaparken aşağıdaki formül kullanılır:
GSYH (Y)= Kişilerin Tüketimi (C) + Kamu harcaması (G) + Yatırımlar (I) + Net dış ticaret (NX)
Pazartesi günü açıklanan büyüme verisini, harcamalar yöntemiyle analiz ettiğimizde yine kamunun ve kişilerin harcamasıyla büyümenin sağlandığını görüyoruz.
***
Temmuz ayında büyük bir ivmeyle artış gösteren kurlar, üreticilerin maliyetlerini arttırmış ve bu da büyük oranda tüketici fiyatlarına yansımıştır. Dolayısıyla 3. ve 4. Çeyrekte artan fiyatların tüketime negatif etki edeceğini ve sanayicinin yatırım yapmak bir yana mevcut üretim kapasitesini daralttığını göz önünde bulundurduğumuzda, 2.çeyrekte açıklanan %5,2’lik büyümenin, bu yıl için görebileceğimiz son yüksek büyüme rakamı olacağı şimdiden bellidir. Belki de bu sebeple, aslında oldukça iyi bir oran olan %5,2’yi piyasa pek heyecanla karşılamadı. Büyüme rakamlarının açıklandığı gün ne borsada ne de kur seviyelerinde olumlu bir hareket gözlemleyemedik.
***
Her kavram gibi harcama kavramının da zıttı vardır ve bu tasarruftur. Yukarıdaki formülde, toplam hasıladan (Y) harcamaları (C ve G) düştüğümüzde ortaya çıkan rakam bize iç tasarrufları verir. Bu şekilde ortaya çıkan formül Tasarruf=Yatırım + Net dış ticaret şeklinde olur. O halde söyleyebiliriz ki yatırımımızı iç tasarruflarımızla yapıyorsak, cari açık sıfıra eşittir. Şu anki mevcut durumumuzda iç tasarruflarımızdan kat kat fazla bir yatırımımız var ve bu durum dış finansmana (yabancıların tasarrufu) yönelmemize dolayısıyla cari açığı arttırmamıza sebep oluyor.
***
2008 küresel krizden kurtulma reçetesi olarak Amerika ve Avrupa Merkez Bankaları’nın benimsediği bilanço genişletme politikası, bollaşan dövizin bizler gibi gelişmekte olan ülkelere gelmesini ve sanayiciye ucuz fiyatlı finansmana ulaşma imkanı tanıdı. Bu dönemde elde edilen döviz finansmanı maalesef verimsiz yatırımlara enjekte edildi, yüksek katma değerli, uzun vadeli olsa da teknolojik yatırımlara önem verilmedi. Şimdi bu dövizli borçların maliyetinin artmasıyla birlikte firmalar, ödeme güçlüğü çekiyor, öz sermayeleri eriyor ve borçlarını yeniden finanse edecek kaynağa erişemiyor. Bankalar kredi vermemek için maliyetleri TL’de %45’lere kadar çıkarmış durumda ve bugün TCMB tarafından yeni bir faiz artışıyla karşı karşıyayız.
***
2008-2013 arasında gerek kamuda gerekse de özel sektörde bol finansmanın doğru yerlere kanalize edilmemesinin acı reçetesini hissetmekteyiz. Bu 5 yıllık periyotta yapmamız gereken tasarrufu şimdi yapmak zorunda kalıyoruz. Bugün bir çok işletme tasarruf tedbiri olarak kapasite kullanımlarını düşürüyor, ithalat siparişlerini azaltıyor, işçi çıkarıyor, verimsiz yatırımdan kaçınıyor, lüks tüketimi sona erdiriyor. Aynı tasarruf tedbirlerini bireyler ve kamu kurumları da uyguluyor. Acı reçete herkesi hizaya getirdi ama iş işten geçiyor..
***
Sanayiciden esnafa, memurdan çiftçiye, öğretmenden doktora tüm kesimler artan hayat pahalılığından şikayetçi. Gözleri ekranda, adım adım ilerleyen kur ve faiz seviyelerine tanık olan hiç kimsenin geçmiş çeyrekte yaşanan ekonomik büyümeye sevinecek hali yok. Biran önce özellikle gıda fiyatlarındaki yükselişi durduracak esaslı ekonomi hamlelere ihtiyacımız var. Son büyüme rakamlarında payı %1,7 azalan tarım sektörünün yerli ve milli projelerle ayağa kaldırılması gerekiyor. Genel tüketici fiyat seviyesinin düşürülmesi hepimizde bir moral motivasyon unsuru yaratacaktır ve işimize konsantre olmamızı sağlayacaktır. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.