Türk Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, ulusal bir gazetede köşe yazarlığı yapıyor.
Uluslararası Diyabet Federasyonu, 2019 ve 2015 yılında Yılmaz’ı yılın bilim insanı seçmiş.
Şeker hastalığı konusunda 350’den fazla ulusal ve uluslararası bilimsel yayını bulunuyor.
Son makalesinde, Corona’dan genç-orta yaş grubunu yoğun bakıma götüren üç ölümcül hatayı köşesine taşımış.
Verileri de oldukça ürkütücü: Türkiye’de Covid-19 nedeniyle 60 yaş altı kişilerde ölüm oranı %21 civarında…
Bu oran Avrupa’dan 4 kat, dünya ortalamasından 9 kat daha fazla.
Hataları da şöyle sıralamış:
‘Birinci ölümcül hata: Bu gruptaki insanlar hastalık belirtileri başladıktan sonra ailenin ısrarına rağmen uzun süre test yaptırmaya gitmiyor. Hastalık tanısı geç konuluyor.
Bu grubun çoğunda test yaptırmak için hastaneye gitmek, kuyrukta beklemek zor geliyor. Gittiğinde de testin pozitif çıkması halinde kendisinin yakınlarının karantinaya alınması endişesi oluyor.
İkinci ölümcül hata: Bu gruptaki insanlar gereksiz bir özgüvenle kendi başına hastalığı yeneceğine inanıyor. Hastalığı hafife alıyor.
Hastalığın başında semptomlar hafif, grip bulguları gibi başlamasını bahane edip yaptıkları ilk yorum “Daha önceden de bu belirtilerle gelen hastalık olmuştu, onların hepsi de iyileşip geçti, nasıl olsa bunu da atlatırım” oluyor.
Üçüncü ölümcül hata: Bu grupta genellikle tanı konulduktan sonra ilaçların yan etkisi var diye ilaçlarını kullanmayan hastalar var. Devletin gönderdiği ilaçları kullanmıyorlar.’
Gerçekten de Prof. Dr. Temel Yılmaz, son yazısıyla kanayan bir yaraya parmak basmış.
Vaka ve ölüm sayılarının artışındaki suçu biraz da kendimizde aramalıyız.
Üç ölümcül hata…
Şimdi öz eleştiri yapalım.
Çevremize bakalım. Birçok yakınımızı, sevdiğimizi bu sorumsuzluktan dolayı kayıp etmedik mi?
Ama hala modern tıp karşıtı, bu kısır anlayışa sahip o kadar çok insan var ki şaşırmamak elde değil.
Israrla hastaneye gidilmiyor, test yaptırılmıyor, verilen ilaçlar kullanılmıyor…
Maalesef hastalık ağırlaştıktan sonra ise geç kalınıyor.
Unutmayalım; Kendimize karşı değil, sevdiklerimize ve çevremize karşı da sorumluyuz.