Geçtiğimiz günlerde yeni bir e-ticaret sitesine rastladım. Bu yeni yatırım, internet üzerinden yemek sipariş edilen muadili sitelere göre biraz daha farklı bir hizmet sunarak, verdiği hizmet kapsamına kahve siparişini de eklemiş. Bu yöntemle pazarda daha farklı bir konumlandırmaya sahip olacağını düşünmüş firma.
***
Aslına bakarsanız firmanın izlediği stratejide bir sıkıntı yok. Gayet de güzel yapmış hatta web-sitesini. Bu örnek bana sadece uzun süredir üzerinde düşünmekte olduğum hizmetler sektörünün amansız gelişimine karşın imalat sektörünün gerilemesi gerçeğini bir kez daha hatırlattı. Özellikle son günlerde karşımıza çıkan yüksek enflasyon ve yüksek kur seviyeleri probleminin temel sebebi üretim eksikliği olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, imalatın önemi bir kez daha karşımıza çıkmaktadır.
***
100 adet ekmek üretildiğinde ve basılan paranın miktarı 100 birim olduğunda ekmeğin fiyatı 1 tl olur. Eğer ekmek üreticileri ekmek üretiminden vazgeçerse ve ekmek sayısı 50’ye düşerse talebin aynı kaldığını farzedersek ekmek birim fiyatı 2 tl’ye yükselir. Dolayısıyla fiyatı belirleyen ve haliyle paranın değerini belirleyen şey üretimin gücüdür. Eğer üretimi yapan kesim üretmekten vazgeçerse ihtiyaç olan mal ithalat ile sağlanır ve bu da yerli paranın değerinin düşmesini tetikler. Günümüzde yaşadığımız temel sıkıntı bundan ibarettir.
***
Aşağıdaki iki tablo imalat sanayiinin ülkemizde yaşadığı gerilemeyi açıkça gözler önüne seriyor. Bu tablolardan ilki, toplam işgücünün sektörel dağılımının 1998-2018 kıyaslamasını, ikincisi ise toplam milli gelir içinde sektörlerin aldığı payların 1998-2018 kıyaslamasını göstermektedir.
Toplam İşgücü |
1998 |
2018 |
Tarım |
42% |
17% |
Sanayi |
24% |
20% |
Hizmetler |
34% |
63% |
GSYH’ye katkıda bulunan sektörler |
1998 |
2017 |
Tarım |
13% |
6% |
İmalat |
25% |
20% |
İnşaat |
6% |
8% |
Hizmet |
48% |
53% |
Diğer |
8% |
12% |
Aslına bakarsanız tarım toplumundan sanayii toplumuna geçiş ve ardından sanayii toplumundan hizmet toplumuna geçiş, hedeflenen ve olması gereken bir silsiledir. Aşağıdaki tabloda gelişmiş ülkeler ile benzer seviyede kişi başı milli gelire ulaştığımız yıllardaki imalat sanayii istihdam oranları yer almaktadır. Örneğin Almanya’da kişi başı milli gelir 1965 yılında 9185 usd, sanayi sektörü işgücü %46 iken, Türkiye 2018 yılında bu seviyeye ulaşabilmiş ve sanayi sektörü işgücü %21 seviyesinde kalmıştır. Bu tablo bize Türkiye olarak sanayii sektörünün mumunu söndürmemiz için oldukça erken davrandığımızı gösteriyor.
Ülkeler |
Yıllar |
Kişi başı milli gelir |
Sanayi sektörü iş gücü oranı |
Güney Kore |
1991 |
9.446 usd |
35% |
Japonya |
1973 |
11.433 usd |
33% |
ABD |
1951 |
10.116 usd |
34% |
Almanya |
1965 |
9.185 usd |
46% |
Türkiye |
2018 |
9447 usd |
20% |
***
Ayrıca bir diğer konu, sanayii toplumundan hizmetler toplumuna geçerken hizmet sektörünün iştigal olduğu alanlardır. Üst tablodaki ülkelerin hizmet sektörleri ağırlıkla teknoloji, bilişim, yazılım gibi alanlarda faaliyet gösterirken maalesef bizdeki hizmet sektörü ağırlıkla inşaat ve müteahhitlik, turizm, danışmanlık, eğlence, müşavirlik, özel eğitim-öğretim gibi alanlarda faaliyet göstermektedir. Türkiye’nin yüksek katma değerli teknoloji, bilişim hizmetleri toplam hizmet sektörünün sadece %3’ünü oluşturmaktadır.
***
Henüz imalat sanayini terk etmek için çok erken. Finans sektörünün ve devlet teşviklerinin Türkiye’deki imalat sanayinin gelişimine yönelik kurgulanması gerekir. Hizmet sektörü ile büyümek şu anın Türkiye’si için geçicidir ve en ufak rüzgarda yok olabilir. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.