Depremin ardından 1 ay geçti. Hepimiz yaşanmışlıklarımızla, sırtımıza yüklendiğimiz acılarla yaşama dönmeye çalışıyoruz. Üretimin devam etmesi için fabrikasına çağrılan işçiler, evine ekmek götürmeye çalışan esnaflar, devlet işlerinin yürümesi için görevine dönmeye başlayan memurlar... Depremi de yanımıza alıp ya kaldığımız yerden devam etmeye ya da yeni hayatlar kurmaya çalışıyoruz.
Birçok depremzede deprem bölgelerindeki ağır yaşam koşulları sebebiyle şehrini terk etmek zorunda kaldı. Kimisi kısa bir süreliğine gitti kimisi ise yeni hayatlar kurmak için... Geri dönmek üzere, geçici süreyle gidenlerin gerisinde çalışmak zorunda oldukları işleri, bilincinde olmadan üstlendikleri sorumlulukları kaldı. İşçiler patronları tarafından çağrılmaya başlandı. Ancak çoğunun geri döndüğünde kendisinin ve ailesinin kalabileceği güvenli, rahat bir evi yok. İşverenler geri dönmeyen işçileri, yerine yenisini bulmakla tehdit etmeye başladı. Geri dönmek isteyip cesaret edemeyenler de, gittiği şehirde yeni iş arayışında olanlar da bu dönemde kıdem tazminatlarından yoksun kalma korkusu yaşıyor.
Geride bıraktığımız -hatta bırakmadığımız- deprem felaketi, hepimizi bazı şeyleri yapmak veya yapmamak zorunda bıraktı. İş hukukunda da zorlayıcı sebepler öngörülmüş, bu sebeplerin ortaya çıkması halinde işçilere bazı haklar ve güvenceler tanınmıştır.
Bu güvencelerden ilki, işin zorlayıcı sebeplerle 1 hafta durması durumunda işverenin işçiye bir haftalık ücretinin yarısını ödeme yükümlülüğü. Depremden sonraki 7 günlük süre için işverenler işçilerine yarım ücret ödemek zorundadır. Diğer güvence ise, işin bir haftadan daha uzun bir süre durması durumunda işçinin kendisine çalışabileceği yeni bir iş bulabilmesi için haklı sebeple sözleşmeyi feshederek kıdem tazminatı alma hakkı. İşveren, ilk hafta işçinin ücretinin yarısını ödemiş olsa dahi, iş bir haftadan uzun süre durduğu takdirde işçi iş akdini feshedebilir. Bu hakka dayanabilmesi için, iş yerinin 1 haftadan uzun bir süre boyunca çalışmaması gerekir.
Ayrıca işçilerin deprem sebebiyle işe dönememesinden kaynaklı olarak işveren tarafından devamsızlık nedeniyle işten çıkarılması mümkün değildir. Zira işçinin bu durumda işe gitmemesi meşru bir mazerete dayanmaktadır. Buna rağmen işçiyi işten çıkaran işveren kıdem tazminatı ödemek zorundadır.
Bunun yanı sıra 125 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile çalışma hayatına ilişkin OHAL önlemleri alınmıştır. Bu kararname ile işverenlerin ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırılık dışında işçi çıkarması yasaklanmıştır. Diğer bir deyişle işverenler devamsızlık nedeniyle işçi çıkartamaz. Şifahi(sözlü) olarak işten kovulduğunda işçinin kıdem tazminatı hakkı doğacaktır. Whatsapp mesajlaşmaları ve tanık beyanları bu tür dosyalarda birincil delildir.
125 sayılı CBK ile işçiye tanınan bir diğer hak ise kısa çalışma ödeneği. Bu ödenek; işyerinde tam mesaiden daha az bir mesai yapıldığında, işçinin mağdur olmaması için ücretinin yarısının devlet tarafından karşılanması anlamına geliyor. İşverenler kısa çalışma yaptırmadığı halde SGK'ye kısa çalışma yapılmış gibi göstererek haksız kazanç sağlayabiliyor. Bu durumda derhal SGKye ihbarda bulunarak işveren için gerekli yaptırımların uygulanmasını sağlayabilirsiniz.
Haklarınızdan ve tazminat alacaklarınızdan mahrum kalmamak için süreci güvendiğiniz bir avukatla yürütmenizi tavsiye ederim. Sağlıcakla kalın.