Yazmak, bazen içindeki duyguları, düşünceleri öne çıkartmak için kullanılabilecek en güzel iletişim aracıdır. Yazının icadından itibaren bir çok şey yazılmış ve hala da yazılmaya devam ediyor. Bazen bir kağıda bazen de siber ortamda. Aslına bakarsak güzel bir şey yazmak, sinirlenir yazarsın, sevinir yazarsın, heyecanlanır yine yazarsın ama muhakkak bir yerlere bir şeyler karalarsın…
***
Kimi şair olur yazar sevdiğini, kimisi de yazar. Hayatta bazı şeyleri gidip söylemek yerine yazarak anlatırız derdimizi, içimizdekileri ve bunları yazarken bir amacımız vardır. Birine/birilerine o yazdığımızı ulaştırmaktır aslında hedefimiz. Genel olarak bakacak olursak şarkı sözü, roman, şiir, makale, haber gibi ve hatta günümüzde en popüler sosyal medya uygulamalarında bile yazdıklarımızın amacı birilerine ulaşmak. Günümüz şartlarında iletişim o kadar müsait ki ama hala iletişim konusunda sıkıntı çektiğimizi konuşmak yerine yine iğneleyici sözler yazıp karşılığını bekliyoruz. Ama gidip konuşamıyoruz…
***
Her insan yazar, yazar ama kimisi çok kaba ve itici olur kimisi de yazdığı yazıda özgür olduğu halde incitmemek için en uygun kelimeleri saatlerce arar. Bu da hayatımız boyunca yazan kişiliğimiz için çok ince bir çizgidir. Aslında bana göre doğru olan, ne yazmaktan vazgeçeceksin ne de yazdıklarımızla insanların kalbini kıracağız. Her şeyi kıvamında yazmak gerek vesselam…
***
Ve yazmak. Yazdıklarımızın da bir amaca ulaşabilmesi için onu en doğru zamanda iletmek gerek. Ne çok erken ne de çok geç. Çünkü bizim içinde yazılmış olan bir şey var, bizler bizim için yazılmış olanı vakti gelmeden göremeyiz, yaşayamayız. İşte bu yüzdendir ki, yazmak kadar doğru zamanı beklemekte önemlidir. Bizim yaşadıklarımız aslında tesadüf değil, kaderdir. Bize yaşadıklarımız tesadüf gelir ama fark etmeyiz, bizde bizim asıl yazarımızın bize yazılı olan KADER’ini yaşamaktayız. O yüzdendir ki bizde kafamızdan geçenleri yazıp olması gereken kaderimizin yazarıyız…