Dolar, altın, ekmek, yağ, benzin, mazot araba... Vergi, asgari ücret, zam, memur, dış güçler…
***
Yürümek ıslak kaldırımlarda, ayaklarında kunduranın tik tik, tik takıları yırtarken gecenin sessizliğini. Aldırmadan saçlarına damlayan tek tük yağmur damlalarına. Pardösünün iki yakasını daha bir çekip kendine, yürümek, yürümek, yürümek…
Kimsenin görmediği, bilmediği ıssız sokaklarda tek yön voltalar atmak. Varlığını hissetmek. Yaşadığını hissetmek. Uzun zamandır duymadığın kendi nefesini duymak. Soğukta verdiğin her nefesle oluşan buhara ilk kez görüyormuş gibi bakmak. Kendi kendine konuşmak, kızmak, dertleşmek, küfürler etmek. Sonra gülmek kendi kendine, karanlıktan korktukça ıslık çalmak.
Protesto edip tüm ulaşım araçlarını, bugün işe yürüyerek gitmek. Yağmurdan ıslanmış kaldırımlara bakmak. İlkbahara kadar veda edip giden ağaçlara bakmak. Yeşilden griye dönmüş doğayı hissetmek. Hüzünlenmek. Hüznü sevmek. Rüzgarın savurduğu kuru dallardan birisini yakalamak. Avuçlamak. Avucunda üfeleyip hışırtısını duymak. Varlığı, yokluğu, sonsuzu, ölümü sorgulamak. Mayıs’ı düşünmek. Yeniden baharı hayal etmek. Mutlu olmak.
Tanımadığın insanlara selam vermek. Bakkaldan ekmek alan beş yaşındaki çocuğa dil çıkarmak. Gülmek. Gülümsemek sonra Çocuğun muhteşem gülüşü eşliğinde. Güzel bir kadın görmek sonra.
Gökyüzüne bakmak, yağmurda ıslanmak ile yağmurda yürümek arasındaki farkı hissedebilmek. İliklerine kadar titrerken ısınmak. Yağmurda çamurda, Akdeniz’de kumsalda hissetmek. Rahatlamak. Hafiflemek. Yeni umutlar yeşertmek yüreğinde. Daha sıkı sarılmak hayata. Tatlı bir huzur hissetmek en derinlerde.
Huzur.
Huzur.
***
Çalar sonra yine gamsız saatin zili deli gibi. Ertelersin susmaz. Ertelersin, inadına susmaz. Telaşla düşersin iş, ekmek telaşına.
Dolar, altın, ekmek, yağ, benzin, mazot araba... Vergi, asgari ücret, zam, memur, dış güçler…
Yetmez;
Okul, taksit, avrat, bulgur, peçete vay yavrum vay.
***
Huzur;
Huzur aslanın ağzında.