Son yıllarda özel okul sayısındaki ani ve hızlı artış velileri hem sevindirdi hem de tedirgin etti. Rekabet iyidir ama eğitimde rekabet kaliteyi her zaman düşürmüştür. Çünkü eğitimde rekabeti sonuçlar yapar ve uzun sürelidir yani kendiliğinden olan doğal bir süreçtir fakat ticarette rekabet süreçle ilgilidir ve anlık kazanç beklenir. Özel Okulların özellikle yeni açılanların eğitim ile ilgili verdikleri uçuk vaatler, kısa sürede eğitime gerçekten inanan anne babaları da eğitme olan inançlarını kaybettirecektir. Eskiden okullar mezun verir, o mezunlar iş hayatında başarılı olur ve yeni veliler o okulu merak eder, araştırırdı. Okulun neler yaptığını, neler sunduğunu öğrenmeye çalışırdı, şimdilerde daha ortada olmayan okulların başarıları ve vaatleri var. Hatta bazı okullar anne babanın yapması gerekenleri yapmaya adaylar.
Eğitimde her öğrencinin bireyselliğini, özel oluşunu, kendine has yeteneklerinin olduğunu savunan okullar daha öğrencilerini tanımadan, görmeden, mevcutlarını bilmeden vaatler sunuyorlar. Müzik yeteneği olmayan öğrenciye enstrüman, rol yeteneği olmana drama sözü veriliyor. Sayısal – Sözel zeka yapısına bakmadan tüm öğrencilere başarı garantisi sunmaya çabalıyorlar. Veliler ve öğrenciler de dolaylı olarak süreci görmeden sonuca odaklanıp beklentilerini en üste tutmaya çalışıyorlar. Ama sadece insan yetiştirmede değil tarım bile yaparken, toprağa, iklime, tohuma bakılıp öyle ekim yapılır. Ve süreç içinde gelişimine göre gübre, su verilir ona göre sürülür. Fakat son zamanlarda okullar kayıt uğruna her sözü vermeye çalışıyorlar. Bu durum ilerleyen süreçlerde velinin, öğrencinin okula ve eğitme olan güvenini zedeleyecektir. Okulun da maddi manevi olarak ayakta durmasını zorlaştırır. Çünkü misyonu ve vizyonu olmayan okullara sürekli tüketmeye mahkumdur.
Öncelikle okullar bir kurum kültürü ve vizyonu oluşturmalı ve buna yatırım yapılmalıdır. Vizyondan önce sunulan vaatler, verilen sözler havada kalır herkesi mutsuz eder. Okullar öncelikle liyakat sahibi yöneticilerle çalışmalıdır. Yönetici vizyon sahibi, profesyonel ve ufku geniş, sistem ve sisteme entegre olabilen ekip kurabilen olmalı. Kendi bilgisini becerisini ekibine, velisine aktarabilmelidir.
Okullar en çok öğretmen eğitimine yatırım yapmalıdır. Öğretmen eğer bir okulda kendini geliştirebiliyorsa öğrenciyi de geliştirebilir. Her okul önce kendi okuluna öğretmen yetiştirmeli kendi felsefelerini oluşturmalıdır. Verdiğiniz sözlere öğretmeni inanmıyorsa hezimet olur. Öğretmen eğitimde yenilikçi, ufku geniş, kendini geliştiren biri yapıya sahipse tüm emekler boşa gidecektir.
Bölgeye, yöreye, şehre göre eğitim politikaları belirlenmelidir. Alt yapı çalışması ar-ge’si çok iyi yapılmalıdır. Uygulanabilirliği olmayan sözler vermek yerine alp yapısı olan projeler sunulmalıdır. Okulda tüm öğrenciler enstrüman çalamaz ama müziğe bakış açısı kazanabilir, ressam olamaz ama kaliteli resmi bilir, sporcu olamaz ama kırıp dökmeden spor yapabilmeyi öğrenebilir. Üst düzey bilim adamı olamaz ama düşünebilen yeteneğini kazanabilir. Çünkü her çocuğun yapısı diğerinden faklıdır. Öğrenciyi tanımadan verilen sözler ya da yöneticinin, öğretmenin inanmadığı bir etkinliği ders olarak vermek sadece zarar ve kayıptır.