Son günlerde gerek siyaset arenasında gerekse sosyal medya üzerinden dozajı artmakta olan tehlikeli bir tahrik siyaseti devreye sokuldu. Mülteciler üzerinden oluşturulan tehdit algısı büyük bir sorumsuzluk içinde icra edilmeye çalışılıyor. Yalanlar ve iftiralar üzerinden filmler, haberler, algı operasyonları ve basın açıklamaları yapılıyor. İnsanlar kışkırtılıyor. Devletin verileri yalanlanıyor, devlete ve kurumlara olan güven sarsılmaya çalışılıyor. Tehlikeli bir gerginlik siyaseti tüm toplum katmanlarına yayılmaya çalışılıyor.
Tahrik yöntemi, kitle psikolojisi üzerinde derin etkiler bırakan pis bir kumpastır. Tarih bu tip tahriklerin meydana getirdiği kaos, tahrip ve yıkımlarla doludur. Tahrik, fitnenin en korkuncu ve berbatıdır. Bu tip fitnenin ana hedef kitlesi ise toplumun sosyo-kültürel ve ekonomik olarak en zayıf halkasıdır.
Herkes sorumlu davranmak zorundadır. Sığınmacılar üzerinden kitleleri tahrik etmek faşizan ve anarşist bir kafadır. Bu büyük millet tarihinin hiçbir döneminde ne faşist duygular besledi, ne de anarşist. Aksine devlet-millet birlikteliği ile huzurun ve güvenin adresi oldu. Bu topraklar ne ilk kez mülteci ağırlıyor, ne de son kez. Haçlısı, Moğol’u, İngiliz’i, Fransız’ı, Yunan’ı bu toprakları defalarca ve vahşice istilaya kalktı, cevabını aldı ve geldiği gibi gitmek zorunda kaldı. Kaldı ki ülkesinde zulme uğramış ve sadece yaşayabilmek için canını bu ülkeye emanet etmiş mazlum insanlar istila etsin!
Bu toprakları fethe başladığımız bin yıldan beri bu ülke o kadar çok göç aldı ki sayısı belirsiz. Ama hepsi de bu topraklarla kaynaşıp bütünleşti. Kırım’dan, Kafkasya’dan, Girit’ten, Balkanlar’dan, Orta Asya’dan, Kuzey Afrika’dan, Irak’tan, Bosna’dan sayısız insan geldi. Hangisi bu ülkeyi istila etti? Hangisine böyle hazımsızlık gösterildi de şimdi birileri sistemli ve bilinçli bir aleyhte propaganda ile bu insanları hedef haline getiriyor? Mülteci karşıtlığı yapanların acaba kökenleri neresi, sizin atalarınız nereden göç etti, diye sormak lazım!
Her göç hareketi beraberinde birçok sorunu da getirir. Bu sosyolojik bir gerçektir. İçlerinde kendini bilmezler ve birilerinin hesabına iyi niyetli olmayan davranışlar sergileyenler olmaz mı? Tabi ki olur. Zaten devlet otoritesi de bunları tespit ettikçe gerekeni yapar ve yapmaktadır.
Sorunlar varsa da çözüm yeri devletin ta kendisidir. Devlet duygularla veya fevri davranışlarla hareket etmez. Devlet kendi güvenliğini her vatandaşından daha çok ve etraflıca önemser ve ona göre hareket eder.
Maalesef birileri ısrarla sanki devlet gerekeni yapmıyormuş, her şeyi seyrediyormuş ve çaresiz bir şekilde ülkeyi yolgeçen hanına çevirmiş imajı oluşturmaya çalışıyor. Kitleleri hem devlet hem mülteciler aleyhine kışkırtmaya çalışıyor. Hiç de iyi niyetli değiller. İyi niyetli olduklarına inanmak için ahmak olmak gerekir. Biz bu filmleri daha önceleri çok izledik. Sağ-Sol, Alevi-Sünni, Türk-Kürt adı altında bu ülke insanı birbirine düşman edilip, birbirine kırdırıldı. Bu ülkenin evlatları birbirini yerken, birileri ağızlarının suyu aka aka ellerini ovuşturup şampanya kadehleri tokuşturdular.
Toplumun siyasetçileri, aydın kesimi, gazeteci ve sanatçıları hülasa eylem ve söylemleri ile topluma yön veren kişilikleri insanımıza sağduyu mesajları vermelidir. Provokatörlük yapmamalıdır. Kışkırtılarak gerginleştirilmiş insanımızın düşüncesizce yapabileceği her türlü zararlı eylem masum bir insanın canına mal olabilir. Bunun sorumluluğu insanımızı tahrik eden kişilerde olmayacak mı? Avrupa’da Neo-Nazilerin neler yaptıkları görülmüyor mu? Nice masum insanımız bu vahşiler elinde mazlumen can vermedi mi? Ne yapılmaya çalışılıyor? Allah muhafaza etsin.
Mülteciler elbet kendi toprakları güvenli hale geldikçe evlerine gidecekler. Herkesin vatanında evi, toprağı, hatıraları var. Kimse onlardan vazgeçmez. Kim gurbette kalmak ister? Ancak bu geri gidiş yürüyün gidin, ne haliniz varsa görün dercesine olmaz. Böylesi bir tavır canavarların önüne atılan koyun sürüsü gibi bu insanları göz göre göre ölüme sürüklemek olur. Hangi vicdan buna razı olur?
Mülteci meselesi asla iç siyaset malzemesi yapılmamalıdır. Herkes sorumluluğunu bilmelidir. Devlet ve kurumlarını yıpratacak davranışların zararı herkese olur. Bunu iktidar-muhalefet meselesi yapmayalım. Güzelim ülkemize ve yarınlarımıza kötülük etmeyelim. Tahriklere kapılmayalım. Şeytanın ekmeğine yağ sürmeyelim. Sosyal medya yalanlarına ve iftiralara değil, devletimize itibar edelim. Rabbim devletimize zeval vermesin. 08/05/2022
İbrahim KANADIKIRIK