Divanlı Camii'nde görev yaptığım yıllarda bir berberi ziyarete gitmiştim. Berber tuhafiyecilik te yapıyordu. Oğlu da aynı dükkanda çıraklık yapıyordu. O esnada içeriye bir çocuk girdi, elinde 25 kuruş vardı. Çocuk sakız istedi. Berberin oğlu çocuğa sakızın yanında bir de şunu vereyim, bir de bunu vereyim derken çocuğun elinden 25 kuruşu aldı. Babası "aferin oğlum" diye taltif ettiği oğlunu överek "nasıl, iyi yetişmiş mi hocam" diye bana sordu. Ben de, bu övünülecek bir şey değil utanılacak bir davranış deyiverdim. Küçük bir çocuğun yalnız sakız almak için girdiği bir dükkandan parası elinden alınarak gönderilmesi apaçık bir aldatmadır dedim.
Aldatmamak ve aldanmamak.
Dinimizin toplum düzenini korumak anlamında söz ettiği iki önemli düsturdur. Efendimiz (sas), üzerine yağmur yağmış buğdayı satışa sunan sahabiye "Bizi aldatan bizden değildir." buyurmuştur. Bir başka hadis-i şerifte "Sizden biriniz kardeşinin satışı üzerine satış yapmasın." buyurmuşlardır.(Buhari). Yine Abdullah İbn.Ömer (ra): "Peygamberimiz NECEŞi (alıcı ile satıcı arasına girip müşteri kızıştırmayı) bize men etti" buyurmuştur.(Buhari)
Cenab-ı Hak Nisa Suresi 29.ayette "Ey iman edenler! Birbirinizin malını haksız şekilde yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yaptığınız ticaret müstesna. Kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir." buyurmaktadır.
Tarihte her biri için bir milletin helak edildiği suçların birkaçını birden işleyen toplumlar olarak geçmişten ibret almalıyız. Şuayb (as)'ın tufana uğrayan kavmi medyen halkı iki şey yüzünden helak edilmişlerdi.
1. Allah'a eş ve ortak koşmak.
2. Alışverişlerine dikkat etmemek.
Şimdi sadede gelelim.
Şehrimiz dondurmada dünya markası, çelikte, kuyumculukta, ahşapta, tekstilde, organik tarımda, adını yurtiçinde ve yurtdışında duyurabilmiş bir şehir. Buraya kadar iyi.
Ama esnaf ahlakı, ticaret ahlakı, haram helal hassasiyeti. İşte orada topyekun sınıfta kalmışız. Bu bizim bugün meydana gelmiş bir hastalığımız değil, genlerimizde var.
Kırk yıl önce K.Maraş meşhur bir çeltik şehriydi. Yani sarı çeltik pirincin hası bizde olurdu. Lakin zahmetli ve kazancı bol bu ziraatı elinde bulunduranlar bu rantı kimseyle paylaşmak istemezlerdi.
Elinde birazcık sermayesi bulunan bir adam çeltik ekeceğim dedi mi, ona ortaklık teklif eden bir çeltik tüccarı çıkıverirdi. Adamcağız sevinerek işe koyulur, tarla kiralanır, çeltik ekilir. Lakin en gerekli zamanda çeltiğin suyu, görünmeyen bir el tarafından kesilirdi. Adamcağız darbeyi nereden yediğini anlamadan çeltik kurur, adam iflas eder, zengin ortak ta bir rakibi daha bertaraf etmenin keyfini sürerdi.
Şimdi de istisnasız bütün iş kollarına sirayet eden bu hastalık şehrimizin geleceğine, toplumsal huzuruna en acımasız darbeleri vurmaktadır.
Bütün esnaf işini düzgün yapıp kaliteyi artırıp öylece işini genişletmek yerine; rakiplerini iflas ettirmenin, kaliteden çalıp piyasayı aldatmanın hesabını yaptığı günden beri iki yakamız bir araya gelmiyor.
Bu iş yalnız küçük esnafta sanıyorsanız yanılırsınız. Asıl acımasız, insafsız, zalimane rekabet büyük iş kollarında. Çimento, hazır beton, demir, tekstil sektörü birbirini kırıp geçiriyor. İşin en kötü tarafı K.Maraş sanayicisinin %90'ı cami cemaati.
Afaki şeyler söylediğimi düşünebilirsiniz. Daha bir hafta önce tekstil duayeni bir ağabeyimi ziyaret etmiştim. O da bana bu yanlışlardan bunaldığından, etik değerlerin kaybolduğundan bahsetmişti.
İyi yetişmiş kalifiye elemanları ellerinde tutamadıklarını, fabrikaların insafsızca yetişmiş eleman ayartmakta olduklarından bahsetti. Piyasayı biraz yakından takip edince gördüm ki şikayet edenler, en acımasızca bu suçu işleyenler, yazık..
İşin kötüsü bizim bu ahlaksız zaafımızdan, yurt içinde ve yurt dışında bütün müşterilerimiz haberdar olmuşlar. Ustaca bizi bize kırdırıyorlar.
Adam gibi bir esnaflığı, sanayici olmayı beceremeyen K.Maraş'ın Müslüman ahalisi şimdi başımızı ellerimizin arasına alıp düşünme zamanı. Hocasıyla, hacısıyla, esnafıyla, sanayicisiyle haram helal duyarlılığı içerisinde bir ticareti neden beceremedik, hep birlikte düşünelim.
Şimdi fellik fellik gezip rakip firmaların müşterilerini, fiyat düşürerek çalmaya çalışanların, kalifiye elemanları el altından ayartıp kandıranlar ve kazandığını zannedenler. Açık söylüyorum; yaptığınız apaçık hırsızlık. Vazgeçin bundan.
Babam, geçmişte değirmencilik te yapmış. Lakin bir türlü kâra geçememiş. Ustası demiş ki "ağabey, biz bu gidişle zarar ederiz, yeni tedbirler almamız lazım." Nasıl yani, diye soran babama ustası: "hiç olmazsa mazot parasını değirmene gelen unluk, döğmelik, bulgurluk buğdaylardan çıkarmalıyız" deyivermiş. Babam: "Evladım demiş, ona ne gerek var. Adana yolunda bu gece iki otobüs durduralım, yolcuların nesi var nesi yoksa alalım, bizi de AŞIK (o zamanın dağda gezen eşkıyası) gönderdi diyelim, daha şerefli bir iş yapmış oluruz" diye cevap vermiş.
Az yaşayın çok yaşayın, az kazanın çok kazanın, sonunda bu dünyaya veda edeceksiniz. Ve bir gün bütün bunlardan hesaba çekileceksiniz.
Hala insafa gelmediyseniz şu hadis-i şerife kulak verin. Riyazü's-Salihin 1587.hadis: Ebu Hureyre (ra)'den nakledildiğine göre Efendimiz (sas) buyuruyor ki: "Kim bir adamın karısını veya hizmetçisini ayartıp aldatırsa bizden değildir."
Şimdi artık karar sizin. Efendimiz'in "BİZDEN DEĞİLDİR" tehdidini yazıhanelerinizin görebileceğiniz bir yerine asmanızı dilerim.
Kalın sağlıcakla.