Türkiye 16 Nisan’da Cumhurbaşkanın görev ve yetkileriyle ilgi Anayasa değişikliği için referanduma gidiyor. Konu döndü dolaştı MHP’nin bu referandumda niçin EVET dediğine geldi. Bu aşamada Sayın Genel Başkanımızın şahsında Partimize yönelik bir iftira fırtınası estirilmeye çalışıldı.
Bilenler rüzgârı, boranı, fırtınayı bilir. Bilmeyenler ise nefesleri ile yel değirmenini döndüreceklerini sanıp ha bire üfleyip duruyorlar. Yel Değirmenlerine savaş açan Don Kişot ‘aptal’ ama ‘masum’ bir kahramandı. Bizim! Don Kişotlar ise ‘masum’ değiller, aslında Don Kişot da değiller… Onların derdini biz biliyoruz, onların derdi Don Kişotçuluk oynamak! Konu, DON KİŞOT olmadığı için bu mevzuyu es geçiyoruz.
Öyleyse bizim (MHP) derdimiz ne? Bizim kıstasımız KİŞİ değil SİSTEMDİR. Bizim kıstasımız ÜLKE, MİLLET ve DEVLETTİR. Bizim kıstasımız yalan ve iftiralar değil hak ve hakikatlerdir. MHP Anayasa değişiklik teklifine bu çerçeveden bakmaktadır. Paketin muhtevasına bakıldığında bizim ilkelerimizin korunduğu görülecektir.
Hepimiz biliyoruz ki Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinden sonra uygulamada sıkıntılar yaşanmaktadır. Bir tarafta Anayasa ve yasalar, diğer tarafta seçilmiş Cumhurbaşkanının bir kısım fiili tasarrufları ikilem oluşturmaktadır. Genel Başkanımız bu ikileme son vermek için bir çağrıda bulunmuş ve bu çağrı TBMM’de olumlu karşılık bularak MİLLETE gitmenin yolu açılmıştır. Mesele bundan ibarettir.
Diyelim ki bu değişiklik referandum ile kabul edildi. Türkiye’nin sınırları mı değişecektir, ülkesi ve milletiyle bölünmezliği ilkesi mi zedelenecektir, ağızlarına sakız etmekten utanmadıkları rejimi mi değişecektir? Hayır, hiç birisi değişmeyecektir. İşin esası, yürütmenin bazı yetkilerinin Cumhurbaşkanı tarafından kullanılmasından ibarettir.
Sayın Cumhurbaşkanı arkasındaki millet iradesini gerekçe göstererek bu yetkileri zaten fiilen kullanmaktadır. Cumhurbaşkanı bu yetkileri kullanırken mevcut Anayasaya göre hiçbir sorumluluk da taşımamaktadır. Herkes bu durumu çok iyi bildiği halde ipe un sermeyi tercih etmektedir. MHP bu ikileme son vermek için teklifini ortaya sürmüştür.
Mesele tam da bu iken Sayın Genel Başkanımızın şahsında Partimize yöneltilen iddia ve isnatlar yersiz, insafsız hatta gayri ahlaki ve art niyetlidir. Madem egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Madem nihai kararı MİLLET verecektir. Millet iradesine karşı direnç oluşturmak isteyenler Don Kişot değilse kesinlikle art niyetlidir.
Sayın Genel Başkanımızın ifadesiyle "Elbette biz devlet için evet, millet için evet, Cumhuriyet için evet, Türklüğün bekası için evet, Türkiye için evet diyeceğiz, millet-devlet kaynaşma ve kenetlenmesine seve seve destek vereceğiz.
Niye evet diyor muşuz? Ne yapacaktık; FETÖ’nün yanında mı duracaktık? Evet derken, dünkü sözlerimizle çelişmiyor muymuşuz; niye çelişelim, PKK’nın, CHP’nin, EMEP’in, ÖDP’nin, TKP’nin, elinde Ülkücü kanı olan Aydınlıkçıların kuyruğuna takılmak asıl çelişki ve çürüme değil midir? Biz Türkiye diyoruz, vatan, millet, bayrak ve devlet için elimizi taşın altına koyuyoruz. "
Belirttiğimiz gibi asıl kararı verecek olan MİLLETİMİZDİR. Sandıktan çıkan sonuca hepimiz saygılı olacağız. Sayın Genel Başkanımız bu konuda Partimizin tavrını net bir şekilde açıklamıştır: "Hayır diyen vatandaşlarımıza, vatan evlatlarına sözüm yoktur, bilakis iradelerine, demokratik seçimlerine saygım vardır. Bunu tartışmak bize göre abestir. Fakat hayırsızlardan oluşan, hayır cephesi kurarak müfterilik ve fesatlık yarışına giren yalancı siyasilere, emekli siyasetçilere, eski tüfeklere, bazı siyasi partilere, terör ve bölücülük taşeronlarına kesinlikle itibarımız yoktur, sırtımız da bunlara dönüktür. Çıkan sonuca herkes bağlı, saygılı ve hürmetkâr olmalıdır.”
Son Söz “Devlet İçin EVET, Millet İçin EVET, Cumhuriyet İçin EVET, Türklüğün Bekası İçin EVET, Türkiye İçin EVET”