Yazıyı kaleme almakta tereddüt ettim. Ancak aynı gazetede yazdığım, değerli hocam İsmail GÜVENÇ beyin, “Suya Sabuna Dokunmak” başlığı ile yayımlanan bir yazısı vardı. Evet hocam haklıydı. Suya sabuna dokunmak gerekirdi bazen. Bu köşede olmak da bunu gerektirirdi.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, şunları söyledi: "…Birileri çıkmış, portakal mıdır, mandalina mıdır, narenciye midir? Sokağa çağırıyor. Haddini bil, haddini. Bilmezsen haddini, bu millet patlatır enseni. Bu milletle dalga geçilmez. Öyle buldun ekranı, ekrandan bu milleti sokağa çağırmak... Sokağa mı çağırıyorsun? İşte buyur. Bu ülkede benim milletimin onuruyla oynanmaz. Hesabı ağır olur."
Ne mi oldu, neden mi söyledi. Fox Tv Anahaber sunucusu Fatih Portakal, geçtiğimiz günlerdeki haber bültenini sunarken aynen şu cümleleri kulandı; “Hadi bakalım barışçıl bir eylemle zamları,doğalgazı zamlarını protesto edelim. Hadi bakalım, yapalım. Yapabilecek miyiz? Kaç kişi çıkacak korkudan endişeden sokağa? Kaç kişi çıkar sokağa Allah aşkına söyler misiniz?
Her iki açıklamayı da canlı olarak dinledim. Dinleyemeyenler için, her iki açıklamayı da alt alta yerleştirdik ki, akıllarda soru işareti kalmasın. Malum, son zamanların moda uygulaması, konuşmalardan görüntülerden, önden arkadan, ortadan kırpmalar yapılarak bambaşka anlamlar çıkarılıyor, teknolojinin de yardımı ile söylemediğiniz şeyler söylenmiş gibi izlenimler veriliyor.
Fatih PORTAKAL bu ülkenin muhalif gazetecilerinin simgesi oldu. Hakkını vermek gerekirse işini de iyi yapıyor. Kendi inandığı değerler, siyasi fikirler, dünyaya bakış açısı ne ise, bunu içtenlikle yapıyor, inandığı değerleri ustalıkla sunuyor. Fatih PORTAKAL haberleri, reytinglerde diğer haber bültenlerine fark atıyor, reyting anlamında dizilerle yarışıyor.
Fatih PORTAKAL’ın yukarıya çıkarmış olduğum beyanları iktidar kanadından oldukça tepki gördü. En ağır tepkilerde netice itibari ile Cumhurbaşkanımızdan. Aslında bir süredir gerek sosyal medyada, gerek yazılı basında kendisine karşı tepkiler artarak devam ediyordu. Bu bardağı taşıran son damla oldu.
Şimdi yeniden yukarı çıkıp Fatih PORTAKAL’ın cümlesini yeniden okursanız, kullandığı üçüncü cümlesinin “barışçıl” olduğunu görürsünüz. Halkın beğenmediği uygulamaları protesto etme hakkı, demokrasi dahilinde var ise verilen beyanat, demokrasi eksikliğini vurgulamaktan öteye geçmez. Canlı olarak dinlenilen beyanattan çıkan budur.
Yine Sayın PORTAKAL’ın bilahare kendisi ve ailesi için endişe duyduğunu belirten twitleri ile, “Edepsiz demese iyiydi” açıklamaları dikkat çekiciydi. Kendisinin ve ailesinin başına bir şey gelmesinden korkuyor.
Her seçimin çok önemli olduğu, her seçimin hayati olduğu, yada öyle görülüp, öyle sunulduğu ülkemizde, seçim öncesi muhalif duruşlu bir gazetecinin bu kadar ön plana çıkarıp ismen hedef tahtasına konulması ne kadar doğru?
Oysa biz bütünüz. Sağcısı, solcusu, A partilisi, B partilisi. Ancak maalesef gün geçtikçe kopuyoruz. Birbirimizi daha az dinliyor, daha az anlıyoruz. İşin daha kötü yanı, meclisteki bu kopuş, gün geçtikçe ve hızla tabana yayılıyor.
Sevmek gerek aslına. Muhalefeti de sevmek gerek.