Kahramanmaraşlı müzik adamı, araştırmacı ve bağlama üstadı Mehmet Bağlar’ın yakın dostu olan Türk Halk Müziği duayeni Büyük Üstat Dr. Halil Atılgan gazetemize 3 ünlü türkü ve Âşık Hüseyin’in devamını anlattı. Mehmet Bağlar, Kahramanmaraş’ın tarihini, kültürünü, değerlerini, insanlarını ve bugüne kadar gelmiş geçmiş sanatçılarını anlatan arşivini sadece Manşet Gazetesi ile paylaştı. Bağlar, Arşivinde 7’den 70’e Maraş ile ilgili bilgiler olduğunu söyleyerek, bu özel arşivini sadece bizimle paylaştı. Kahramanmaraş’ın tarihi dokusunu ve kültürünü ele aldığımız bu özel arşivde, şehrin geçmişten bu güne gelen ozanlarını, bestekârlarını ve sanatçılarını ele alıp bu özel kişilikleri tek tek sayfa sütunlarımıza taşımaya devam ediyoruz. Her hafta Pazartesi günü gazetemizde siz değerli okuyucularımız için yazılar yazan ve arşivinde ki tarih kokan notları bizimle paylaşan Bağlar, bu hafta kalemini çok uzun yıllardır yakın dostu olan ve bir ay boyunca yazılarıyla misafir edeceği Çukurova ve Türkiye’nin Türk Halk Müziği duayeni araştırmacı, yazar büyük üstat Dr. Halil Atılgan’a devretti. Büyük Üstat Atılgan ise engin bilgilerinden derlediği yazılarıyla 3 ünlü türkü ve Âşık Hüseyin’in devamını gazetemize anlattı. Türk Halk Müziği duayeni araştırmacı, yazar büyük üstat Dr. Halil Atılgan’ın kaleminden ünlü türkü ve Âşık Hüseyin’in devamı; Sade gözler değer koca Sivas'ı İnci mi mercan mı bir fındık ağzı Arada dengini bul Acem Kızı Seni övmüş beylerinen gaziler Gören yiğit yüreğinden sızılar Çark elinden çıkmış gibi pazılar Altın burma ister kol Acem Kızı Güvel ördek gibi gölden kakışın Ağca ceren gibi çölde sekişin Eğdirip boynumu şahan bakışın Altın kemer ister bel Acem Kızı Âşık Hüseyin'im böyle naz'molur Sallanma sevdiğim sana göz olur Mısır'ı Bağdat'ı versem az olur Âşığın bahşişin ver Acem Kızı Türküden sonra Acem Kızı dans etmeye başlar. Başlar ama Acem Kızının aşkı Hüseyin'e, Hüseyin'in aşkı da Acem Kızının yüreğine kor gibi düşer. Gözlerde çakan şimşek ok olur yüreklere saplanır. Dizelerde yaşanan can alıcı güzellik yüreklere gömülür. Her ikisi de duygularını birbirine ifade edemeden perde kapanır. Kapanan perdeyle yıllarca dillerden düşmeyecek bir türkünün nağmeleri de kulaklarda çınlamaya başlar. Acem Kızıyla yoğun duygular yaşayan Âşık Hüseyin ağalarla birlikte Kadirliye geri döner. Döner dönmesine ama Acem Kızı Ceyhan'da, Hüseyin Kadirli'de. Her gün hasret biraz daha çekilmez olur. Âşık Hüseyin, Acem Kızının aşkıyla yanar tutuşur. Gün be gün ateş olup yakan hasret Hüseyin'i alır götürür Ceyhan'a. Ver elini Ceyhan diyerek yollara düşer. Yaya yapıldık yollara düşen Hüseyin iki-üç gün sonra Ceyhan’a varır. Acem Kızını bulur, konuşup anlaşırlar. Hasret giderirler. Acem Kızı Âşık Hüseyin'i yanından ayırmaz. Âşık Hüseyin'in karısı Kadirli'de çocuklarıyla kalakalır. Günler haftalar böyle geçerken Adana’nın tanınmış ağalarının birinin oğlu da o sırada Acem Kızını duyar ve Ceyhan'a gelir. Defalarca Acem Kızını dinler. Sonuçta âşık olur. Pavyon sahibine büyük paralar verir. Anlaşmalarına göre ağanın oğlu Acem Kızını Adana'ya götürecektir. Acem Kızı Âşık Hüseyin'in fakir olduğunu bildiği için Adana'ya gitme konusunda hiç nazlanmaz. Hazırlıklar yapılır. Acem Kızı Adana'ya gidecekken Âşık Hüseyin'in haberi olur. Hüseyin Acem Kızının olduğu yere koşar, bu sırada ağanın oğluyla Acem Kızı arabayla hareket etmek üzeredir. Hüseyin durumu anlar, olduğu yere oturur. Sazını alır eline. Yaşlı gözlerle feryadını; Dayanamam gayrı ben bu hasrete diyerek dile getirir. Dayanamam gayrı ben bu hasrete Ya beni de götür ya sen de gitme Ateşin aşkına yakma çıramı Ya beni de götür ya sen de gitme Ahtı amanımız vardı seninle Gönül mü eğledin yoksa benimle Kavli kasem eylemiştik yeminle Ya beni de götür ya sen de gitme Sen gidersen kendim berdar ederim Bülbül gül dalına konmaz n'iderim Elif kaddin büker keman ederim Ya beni de götür ya sen de gitme Aşk-ı muhabbetle düştük dillere Bu hasretlik beni salar çöllere Bırakıp da gitme gurbet ellere Ya beni de götür ya sen de gitme Yâr sineme vurdun kızgın dağları Viran koydun mor sümbüllü bağları Hüseyin 'im geçiyor gençlik çağları Ya beni de götür ya sen de gitme diyerek sazıyla sözüyle "Ya beni de götür ya sen de gitme" diyerek adeta yalvarır Acem Kızma. Bu ayrılık ok olur saplanır yüreğine. Divaneye döner. Yanar yanar örd olur. Çaresizdir. Yana yana Acem Kızını arar. Günlerden bir gün Acem Kızının Adana'da olduğunu öğrenir. Belki onu son görüşü olacaktır. Bunu çok iyi bilen Hüseyin yine yollara düşer. Az gider, uz gider. Yaya yapıldak Adana'ya varır. Fakat Acem Kızının olduğu yere yaklaşamaz. Uzun zaman Adana kahvelerinde saz çalıp türkü söyler. Zaman içinde bir fırsatını bulur ve aşkına ulaşır. Acem Kızı, Âşık Hüseyin'den kendisini kaçırmasını ister. Hüseyin kaçırsa ki nereye götürecek, hem fakir, hem evli. Oyalamaya başlar. O günlerde Acem Kızının güzelliğini, şanını, şöhretini duyan Maraş beylerinden biri de Adana'ya gelir. Acem kızı yine "şano"da zilleriyle türkü söylemektedir. Acem Kızının çalıştığı tiyaturaya giden Maraş Beyi Acem Kızı ile tanışır. Bey ona bu hayattan kurtarıp hanım yapacağını söyler. O da beyinin teklifini kabul eder. Âşık Hüseyin'den de artık ümidini kesmiştir. Maraş beyi tiyatura sahibine bolca para verir. Acem Kızını da bataklıktan kurtarır. Âşık Hüseyin tiyaturaya gelir ki ne görsün, Acem Kızı gitmiş. Yerinde yeller esiyor. Dünya başına yıkılır. Gözleri döner. Derdi bir iken bin beş yüz olur. Nağmeler dile gelir sazının tellerinde. Derdini yine türkülerle anlatır. İşte o ünlü türkünün nağmeleri dolar gönlüne. Sonra alır sazı eline vurur teline: Bilemedim kıymetini kadrini Hata benim günah benim suç benim Eliminen içtim aşkın zehrini Hata benim günah benim suç benim Kader aramıza çekti bir perde Yoksulluk düşürdü çaresiz derde Affetmem kendimi ulu mahşerde Hata benim günah benim suç benim Körümüş gözlerim görmedim önü Boşuna yormuşum eyvah ben beni Bilirim göremem bir daha seni Hata benim günah benim suç benim Hüseyin 'i yandırdın yâr ataşlara Daha sürme çekme kalem kaşlara Vursam da başımı taştan taşlara Hata benim günah benim suç benim Acem Kızı beyle Maraş'a gider. Ev hanımı olur. Çoluk çocuğa karışır. Daha sonraları çocuklarından biri Maraşlı hemşehrileri tarafından devletin önemli bir makamına getirilir. Acem Kızına kavuşamayan Aşık Hüseyin çaresizdir. Tüm fırsatları kaçırmış Acem Kızı sevdasında yenik düşmüş. Kapısına konan talih kuşunu kovalamıştır. Tek çare karısının ve çocuklarının yanma dönmektir. O da öyle yapar. Karısını ve çocuklarını alır, evini yükletir, Afşin'in Erçene köyüne, elinin, aşiretinin içine döner. 1945 yılında Erçene de vefat eder. Âşık Hüseyin çok genç yaşta, hayatının en verimli çağında gün görmeden, murat almadan, Acem Kızma kavuşmadan kara toprağa gömülür. Ağıtçı Ozan olarak ünlenen Aşığın eserleri kayıt altına alınmaz. 5 Ağustos 2016 tarihinde Afşin Erçene'ye, oradan Elbistan'a kadar gidip torunuyla birebir görüşmemize rağmen durum değişmedi. Maalesef tespitlerimizin dışında yeni bir bilgi belge yok. Ne acı ki... Mezarına bile ulaşamadık. Kayıt altına alınmayan türküleri, ağıtları, şiirleri de kendisiyle beraber kara toprağa gömülmüş. Kayıt altına almanlar da dilden dile, telden tele tele yaygınlık kazanarak bize ulaşmış. Sonuç ne olursa olsun Âşık Hüseyin'in adı geçen türküleri insanlık var oldukça yaşayacak, öne çıkan önemli eserler arasında yerini alan, söyleyenleri mest eden özelliklere sahip türküler olarak varlığını koruyacaktır. Kısaca Âşık Hüseyin: Acem Kızı / Gayrı dayanamam ben hasrete / Bilemedim kıymetini kadrini gibi güzel türküleri repertuvarımıza kazandıran adsız kahramanlardan biri. Bu çalışmada adsız kahraman âşık Hüseyin'in Acem Kızı türküsünü değerlendirerek Hakkı hak sahibine teslim etmeye çalıştık. Bundan sonra sıra Gayri dayanam ben bu hasrete ve Bilemedim kıymetini kadrini adlı türküleriyle ilgili tespitlerimizi değerlendirecek hak sahibine hakkını teslim edeceğiz. NOT: Âşık Hüseyin'le ilgili yaptığımız Afşin ve Elbistan araştırmasında bizi şereflendiren konuksever dostlarımız Şair Sn. Mehmet Gözükara,ya, Sn. Şair Haşim Kalender'e ve Sn. Şair Ahmet Süreyya Duma'ya sonsuz teşekkürlerimi sunar, Türk kültürüne yaptıkları hizmetlerini minnetle yad eder, başarılarının devamını dilerim.
Derleyen: Emre Akkış