Şarkıyı dinleyip de huzurlu bir uykunun verdiği mutluluğu düşünmeyen var mıdır acaba?
Uyku kardeşim ver elini
Usul usul damla damla beraber eriyelim eriyelim
Sonra bembeyaz fukara bir bacadan
Tek göz olmuş umutlarla sevdalarla tütelim eriyelim
Mavi mavi ince ince usul usul eriyelim…
Uykunun tanımı; dış uyaranlara karşı bilincin tümden ya da bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı doğal dinlenme durumu olarak yapılıyor. Herkesin uykuya yaklaşımı başka… Kimi insan belli bir saat uykuyu her gün mutlaka almazsa hayatına sağlıklı şekilde devam edemezken, kimi insan çok daha az uykuyla hayatını devam ettirebiliyor. Bazı insanlar gece uykusunu çok severken, bazıları sabah uykusundan çok daha mutlu oluyor. Her yerde uyuyabilen insanlar olduğu gibi, mutlaka kendi yatağını arayan insanlar da var. Uykuya ne şekilde yaklaşılırsa yaklaşılsın insanın fiziksel olarak sağlıklı olabilmesi, savunma, sinir, kas ve iskelet sistemlerinin yeni güne hazırlanması için vücudunun ihtiyaç duyduğu kadar uykuyu mutlaka tamamlaması gerektiği aşikâr. Peki, ruhumuzun sağlığı için durum nasıl? Yaşantımızda öyle bir an geliyor ki gözlerimiz açık, yürüyoruz, çalışıyoruz, konuşuyoruz ama ruhen uyuyoruz. Gözlerimiz açık ama görmüyoruz. Gördüklerimize başımızı çeviriyoruz. Fark etmek, anlamak, itina etmek ve aydınlatmaktan kaçıyoruz. Belki zor geliyor, belki de anlamsız. Kalp gözlerimizi çoktandır kapattık, artık baş gözlerimizi de pek kullanmıyoruz.
Gözlerimizi kapattığımız şeyler her geçen gün artıyor. Bizi rahatsız eden, vicdanımızı sızlatan, üzerine düşünmeye başladığımızda isyan etmemize neden olacak her şeye adım adım gözlerimizi kapatıyoruz. Bilincimiz açık bir uyku hali… Elimizden bir şey gelmeyeceğine inandığımız anlardan tutun da, üzerine enerji harcamak istemediğimiz ya da bizimle ilgisi olmadığını düşündüğümüz tüm durumlarda bilinçli bir uyku halini tercih eder hale geliyoruz. Ancak rahatımızı ve hayatımızın akışını etkilemeye başladığında ayılıyoruz. Bize dokunduğunda uyanıyoruz.
Uyuşmak, birilerinin bizim için düşünüp karar vermesi, kendimizi yormamak ve tembelleşmek kavramları önümüze konulsa birçoğumuz kabul etmez ve karşı çıkarız. Ama bir süredir insanlığın büyük bir kısmının yaşadığı hal ne yazık ki bu. Toplu uyku hali… Sistematik bir şekilde; önümüze hazır konulan bilgileri kabul eden, doğruluğunu yanlışlığını sorgulamayan, yaşanan haksızlıklara kimi korkudan kimi umursamazlıktan aldırmayan, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen bencil insanlar topluluğu haline geldik. Sonunda da bize dokunan bir durum ile karşılaştığımızda şaşırarak: “İnsanlık ne zaman bu hale geldi?” diyecek kadar da bilinci açık ama uyur halde yaşamaya devam ediyoruz.Tabi ki bu durum sonsuza kadar sürmeyecek, sistem bu akışta kendi sonunu hazırlayacaktır. İnsan düşünebilen bir varlık olduğu sürece; bir gün gelecek kendisine dayatılan ve kendisini gerek teknoloji gerekse boş ıvır zıvırlarla uyuşturan sisteme karşı tepki verecektir. Uyumlu olup, sisteme itaat ederek kendisine vaat edilen daha iyi, daha güzel ve daha büyük peşinde koşarken, aslında bunların kendisini mutlu etmediğini de kavrayacaktır. Mutluluk ve huzur; farkında olan, kalp gözü açık, vicdanı rahat ve elinden geleni yapan insanların olacaktır. Aslında burada en önemli şey, bu uyanma haline kadar kaç neslin yitip gideceğidir. Hiçbir zaman uyanamadan bu dünyadan yitip gitmeyi kimse istemez. Değişim isteniyorsa önce kişi kendinden başlamalıdır.“Bir baksana gökler uyanık yer uyanık” demiş Mehmet Akif Ersoy: “Dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır.”