Selanik benim için iki kere önemli, uzun zamandır planımda olan bir seyahatti. Atatürk’ün ve baba tarafımdan dedelerimin kökenini aramak, izlerini sürmek tarifi imkansız bir heyecandı.
Kavala’dan sonra Selanik’teydik, caddelerden, sokaklardan geçerken 1914 yılına gitti ruhum, dedelerime, ninelerime seslendi; ben geldim, yüz yıldan fazla zaman geçti ama ben şu an sizin bu sokaklardaki izlerinizi sürüyorum, dedim. Balkan Harbi’nde, Yunan süngüsüyle göç etmek zorunda olduğunuz, bir gemiye yalın canlarınızla bindirilip koparıldığınız evinizin, yurdunuzun, kabristandaki canlarınızın ruhlarını ziyarete geldim. Ben de Maraş depreminden çıkıp geldim, sizin kadar acı içindeyim, sevdiklerimi, şehrimin sokaklarını, caddelerini, parklarını, evlerini enkazda bırakarak geldim. Yüz yıl önce onarılmaz acılarınızın belki benzerini yaşadım da geldim. Beni duyumsadıklarından, hissettiklerinden eminim, ruhlarının adeta sesini işittim; hoş geldin kızım, hoş geldin…
Selanik 1430 da Sultan İkinci Murat tarafından zapt edildi. Baba tarafından dedelerim de Konya Karaman’dan Selanik’e giden ve yurt tutan Alperenlerdendi. 1912 de Balkan Harplerinin ardından, 1914 ‘te iki devlet arasında yapılan mübadele ile ana yurda dönmek zorunda bırakılmışlardı. Dedenin koca bir çiftliği, yüzlerce hayvanı, çalışanları, konağı, bağları bahçeleri varmış. Balkanlar tek tek elden çıkarken, buradaki Türkler öyle zulümler görmüşler ki topraklarını bırakıp göç etmek zorunda kalmışlar. Yunan Askeri hiçbir şey götürmelerine izin vermemiş. Dede ayrılacakları sabah, çiftliğin tüm kapılarını açıp, yüzlerce hayvanını dağa doğru sürer, hayvanlar dağda kaybolana dek arkalarından sessizce ağlayarak seyreder. O anı anlatanlar şunu da ekler, hayvanlar dağa doğru giderken toprak görünmüyordu, her taraf siyah ve beyazdı, koyun ve keçilerden.
Bir küp altını vardır dedenin, onu da nasıl götürürüm diye geceden düşünür. Zeki adamdır dede, sabah dizer altınları uzun bir ipe, nenenin beline sarar, üzerine de bol elbise giydirir ve yola düşerler. Anadolu’ya geldiklerinde bu altınlardan başka bir de kuru canları vardır ve bunlarla yeni bir hayat kurarlar kendilerine. İşte bu nedenle Selanik benim için önemli. Onların acılarının izini sürdüm, bir zamanlar yaşamış oldukları mutlulukları, umutları hayal ettim.
Selanik’te ilk olarak Apostolu Caddesi üzerinde bulunan Mustafa Kemal Atatürk’ün evine gidiyoruz. Beş yaşına kadar yaşamış olduğu ev şimdi güzel bir müze olarak turistlere açık. Üç katlı taş yapı, cumbalı, küçücük ama şirin bir bahçesi olan ev tipik bir Osmanlı evi. Bahçede Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’nin diktiği nar ağacı hala zamana meydan okur gibi üzerindeki narlarla turistleri selamlıyor. Ankara Odası’nda Atatürk’ün, Selanik Odası’nda annesinin silikon heykeli koltukta oturur vaziyette duruyor. Zübeyde Hanım böyle bir evlat yetiştirmenin gururuyla gülümsüyor, Atatürk’te derin düşünceler var, yani ben onları izlerken böyle hissettim. Atatürk’ün özel eşyaları ve resimleri sizi o döneme götürüyor adeta. Evin bahçeye açılan dış kapısından küçük bir balkona çıkıp, iki taraftan tahta tırabzanlı merdivenle bahçeye iniyorsunuz. Küçücük bir bahçede Atatürk’ün çocukluğuna şahitlik etmiş birkaç ağaç misafirlere gölgelik yapıyor. Müze olan evi gezmek ücretsiz.
Müzenin etrafında hediyelik eşya satan dükkanların camlarında, eşyaların üzerlerinde Türkçe yazılarla fiyat ve açıklamalar görürsünüz. Demek ki bizden gelen turist sayısı oldukça fazla. Türk Kahvesi, Türk Çayı yazıyor bir kafenin camında. Yolun kenarına park eden arabanın şoförüne, dükkanın önünde oturan adam Türkçe sesleniyor, aralarında biraz şiveli geçen Türkçe ‘den buranın vatandaşı olduklarını anlıyorum. Yabancı dil bilmeden şehri gezebilirsiniz, mutlaka bir Türk’e rastlarsınız ve derdinizi anlatabilirsiniz.
Atatürk’ün doğduğu evden sonra Selanik Körfezi’ne geçip Beyaz Kule’yi görmenizi tavsiye ederim, şehrin simgesi olmuş. 15. YY Bizanslılar tarafından savunma kulesi olarak yapılmış, şimdilerde müze ve seyir tepesi olarak kullanılıyor. Geniş, silindir şeklindeki kulenin içindeki merdivenlerden tepeye çıktığınızda, Selanik Limanını ve şehri izlemek isterseniz ücret 6 Euro.
Yunanistan’da camilerin minareleri “Türk ve İslamiyet sembolü” olduğu için seneler önce yıktırılmış, Osmanlı zamanından kalma ibadethaneler konser salonu, alışveriş merkezi yahut askerî bina olarak başka maksatlarla kullanılır durumda. Selanik’teki meşhur Hamza Bey Camii uzun zaman erotik filmlerin izletildiği sinema olarak kullanılmış. İnsanın tüyleri diken diken oluyor bu kadar saygısızlığı duyunca. İstanbul’da bugün birçoğunun cemaati kalmamış olmasına rağmen, başta Fener olmak üzere seksenden fazla kilise, sayısız patrikhane her an ayin yapılabilecek vaziyette muhafaza edilmekte.
Müze severler için şehirde çok fazla müze var. Selanik Arkeoloji Müzesi, antik çağa kadar uzanan bir dönemi görmenize yardımcı olur. Turuva Atı’nın betimlendiği obje de dikkatinizi çekebilir.
İskender’in burada efsanevi bir antik lider olarak Yunanlılar tarafından sıkı sıkıya sahiplenilmesi dikkatimi çekti. Her sokak başında neredeyse heykeli var. Aynı durum Makedonya’nın başkenti Üsküp’te de mevcut. Öyle ki 1991’de Yugoslav Sosyalist Cumhuriyeti’nden ayrılıp, bugünkü Makedonya Devleti kurulduğunda, yıllarca hem isim konusunda hem Büyük İskender’e sahip çıkmaları konusunda, Yunanistan ile araları açılmış. 2019’da, Makedonya ismini Kuzey Makedonya olarak değiştirmiş de kriz ortadan kalkmış. Yunanistan’ın, Selanik’i de içine alan bir bölgesi Makedonya olarak geçer, İskender de bizim antik kahramanımızdır diye iddia eder Yunanlılar. Çünkü Büyük İskender de zamanında bu bölgede hüküm sürmüştür. Selanik’in diğer adı da zaten Thessoloniki’dir. Yani İskender’in kız kardeşinin adı. İskender Babil’de öldüğünde, Makedonya ‘da generaller arasında taht kavgaları çıkar, kavgayı İskender’in eniştesi Kassandros kazanır ve kral olur. Bugünkü Selanik bölgesinde bir şehir kurar ve adını Thessoliniki koyar, kral değil mi istediği ismi koyar, ben burada taktir ettim doğrusu, karısı da mutlu olmuştur. Sonuç da kaç kişi şehir kurup karısının adını koyar.
Fotoğraf sanatıyla ilgiliyseniz, Momus Selnik Fotoğrafçılık Müzesi’ni gezmek isabetli bir karar olacaktır. Sanatsal fotoğraflar toplanmak üzere kurulmuş olan müze Yunanistan’da 1950-60 yıllarından kalma nostaljik fotoğraflardan ve şehir manzaralarının sergilendiği büyük bir arşive ev sahipliği yapıyor.
İspanya’da zulüm gören 20.000 Yahudi 1492’de Osmanlı Devleti Tarafından kurtarılıp Selanik’e getirilir. O günleri anlatan objeler, toplama kamplarından kalma eşyaların olduğu
Yahudi Müzesi turistlerin uğrak yerlerinden biri olmuş. Burada Osmanlı’nın merhametini de bir kez daha tefekkür edebilirsiniz. 1902 yılında Selanik’te son yapılan Osmanlı camisi Yeni Cami’dir. Yahudilikten Müslümanlığa geçen cemaat (dönme, Sabetaycı) tarafından yapılmıştır. 1925’ten sonra arkeoloji müzesi olan caminin mimarisi İslam kültürü, Avrupa kültürü ve camiyi kuranların kimliklerini yansıtan bir etki ve tarzların karışımı olup, Doğu Roma, İslam ve neoklasik etkileri göstermektedir.
Diğer önemli müze Selanik Savaş Müzesi’dir. Burada, II. Dünya Savaşı’nda Yunanistan’ın Almanlara karşı verdiği kurtuluş mücadelesine şahit olursunuz. Yunan ordusuna ait kıyafetler, silahlar ve tanklar sergilenirken, diğer Balkan ülkelerine de ait eserler bulunmaktadır.
Selanik’te görmeniz gereken yerlerden biri de Aristotales Meydanı. 1950’den beri şehrin en önemli meydanıymış, hala etkinlik, karnaval ve festivallerin başlıca noktası olan Aristoteles Meydanı’na uğrayarak eğlenceye dahil olabilirsiniz.
Selanik’teki hatta Yunanistan’daki Osmanlı eserlerini saymakla, gezmekle bitiremezsiniz. Adeta Osmanlı buraları yeniden inşa etmiş, birçok bina ve yapıyla şehrin çehresini değiştirmiş. Son zamanlarda her ne kadar Osmanlı izi silinmek istense de hala bizden kalan binalar kullanılmakta. Hamidiye Hastanesi şimdilerde Agios Dimitrios Hastanesi olarak geçiyor.
Selanik’in ilk hamamı olan Hamidiye Hamamı’nı 2. Murat İnşa ettirmiştir, bilirsiniz Avrupa ‘da hamam kültürü yoktu. 1889 da Sultan Abdulhamit’in Selanik halkına hediye olarak yaptırdığı Hamidiye Çeşmesi şehrin meydanında size görsel bir seyir sunar.
Ana Poli (Yukarı Şehir) e çıktığınızda bir Osmanlı mahallesi ile karşılaşırsınız. Evleri, çeşmeleri, dar sokakları, sokaktaki dükkanlar sizi Anadolu’da hissettirir.
Şehrin merkezinden yol alırken, karşınıza devasa ve görkemli bir bina çıkar, Osmanlı İtalyan bir mimara yaptırmış bu binayı, şimdilerde Aristotales Üniversitesi Felsefe Fakültesi olarak kullanılıyor. Yapının tarzına bakıp aldanmayın, her ne kadar Avrupa mimari tarzı olsa da biz yaptırmışız.
Osmanlı Bankası, Bedesten Çarşı, Hükümet Konağı, Üçüncü Kolordu Komutanlığı, Yahudiler için yaptırılan Yahudi Hamamı, Paşa Hamamı, Pompa İstasyonu ve tüm Selanik Limanı boyunca heybetini gösteren Selanik Limanı, Ahmet Kapancı ve Mehmet Kapancı Köşkü, Mordoh köşkü görmeniz gereken önemli Osmanlı eserlerindendir.
Selanik’i gezmek için iki gün ayırmanız gerekir. Özellikle Osmanlı eserlerini görmek isterseniz mutlaka iki gününüzü vermelisiniz.
Hoşça kalın dostça kalın