Kelime olarak her şeyde ve hadisede büyüklüğünü gösteren manasına gelir.
Yüce Tanrının büyüklüğüne dilimizle şöyle şahadet ederiz, Allah-u Ekber. İnsanın kendisini tanıması için verilen sürede yapması gereken vazifeler hayli fazladır. Kişiliği oluşturan duygusal özelliklerden biri vardır ki olumlu kullanıldığında saygınlığı, diğer hallerde nefreti doğurur. Bunların birincisi vakar diğeri ise kibirdir. Bilgi, makam, servet, güzellik, soy gibi insanlar arasında oluşan değer ölçüleri insanlık tarihi boyunca başka insanları hor ve hakir görmek için vesile edilmiştir. İslam dini insanların oluşturduğu bu gibi gerçek dışı ölçüleri ahlak dairesinde terbiye etmeye çalışarak bunda başarıyı yakalamaya uğraştı. İnsanda kendini büyük görme özelliği durup durduğu yerde ortaya çıkmamıştır. Sosyal olaylar ve değişen ekonomik faktörler bazı insanları diğerleri üzerinde söz sahibi yaparak onların kendilerini farklı görmelerine yol açtı. İnsanın kendini her varlığın üzerinde görmesi bu güne mahsus bir durum değildir. Öğüt alan insan ne kadar da az. Her an nerden geldiğini ve sonunun ne olacağını binlerce örnekte gören insanın çeşitli vehimlerle kendini ululaması iyi değildir. Zengin, fakir, sağlıklı, sağlıksız, bilen, cahil, iyi, kötü örnekler etrafımızda bunlardan çıkarmamız gereken dersler olmalı. İyiliğe bütün insanların ihtiyacı varken doğruluğu görmezlikten gelmek hayli düşündürücü. Ne oluyor? Bunca hakikat iyiliği överken buna yabancı kalmak nasıl bir çelişki. Çocuklar iyilikle terbiye edilir, kötüler doğruluğa çağrılır iyilik dersleri verilir ama gelin görün ki sanki bütün bunlar yapılmamış gibi olaylarla karşılaşırız. Bu bir imtihan olmasın?
Kuran-ı Kerim’de el-mütekebbir bir ayette Allah'ı tavsif eder, "Yaratıkların sıfatlarından yüce olandır" (Haşr, 23).
Sana ibret gerek ise
Gel göresin bu sinleri
Ger taş isen eriyesin
Bakıp görecek bunları
Şunlar ki çoktur malları
Gör nice oldu halleri
Sonucu bir gömlek imiş
Anında yoktur yenleri
Kani mülke benim diyen
Köşkü saray beğenmeyen
Şimdi bir evde yatarlar
Taşlar olmuş üstünleri
Kani ol şirin sözlüler
Kani ol güneş yüzlüler
Şöyle kayıp olmuş bunlar
Hiç belirmez nişanları
Onlar bir vakt beyler idi
Kapıcılar korlar idi
Gel şimdi gör bilmeyesin
Bey kangıdır ya kulları
Ne kapı vardır giresi
Ne ekmek vardır yiyesi
Ne ışık vardır göresi
Dün olmuştur gündüzleri
Bir gün senin dahi Yunus
Benim dediklerin kala
Seni dahi böyle ede
Nitekim etti bunları
(Yunus Emre)