Bir eğitim öğretim yılının daha yarısına geldik ve çocuklar karnelerini aldı. O karneler aslında sadece çocukların karneleri değil aynı zamanda ebeveynlerin de karneleri. Çocuk başarılı ya da başarısız olsun iki halde de karne iki tarafındır. Çocuk, ailenin anne babanın dışa yansımasıdır. Ben her imkanı sağladım, yediği önünde yemediği ardında, özel hocalar tuttum, özel okula gönderdim nasıl benim suçum olur çocuğumun başarısızlığı diyebilirsiniz. Her imkanı sağlamak, çocuğun ruhsal açlığını doyurmadığınız sürece fayda etmez. Bazı şeyleri kaçırıyor olabiliriz. Her şeye rağmen çocuk hala başarısız ise kendimizi sorgulayalım. Evde huzurlu bir ortam var mı, çocuğu her seferinde eleştirip aşağılıyor muyuz? Ben sana ne kadar da güzel imkanlar sağlıyorum ama sen komşunun çocuğu kadar başarılı değilsin, oysa onun senin kadar imkanı yok… Ah o başarılı komşu çocukları, o hep alkışlanan komşu çocukları… Her seferinde çocuğun önüne konan o komşu çocukları… Çocuğun bütün cesaretini kıran o eleştiriler… Her eleştiri aslında çocuğun ruh dünyasında bir adım daha geriye götürüyor. Oysa anne babalar kıyaslama yaparak onları harekete geçireceklerini, hırslandıracaklarını ve sonuçta o başarılı çocuklar gibi olabileceklerini düşünürler. Tam tersi, her seferinde biraz daha özgüvenleri geriye gidecek ve başarısızlığı kimlikleri gibi kabul edecekler.
Peki ne yapalım, kötü karne getirdiğinde karşınıza alın ve konuşun. Öfkelenerek değil, onu önemseyerek. Neden başarısız olduğunu anlamaya çalışarak. Okulu mu sevmiyor, dersleri mi, öğretmenini mi…Okulda akran zorbalığına mı uğruyor sorun, sorarken yalan söyleme ihtimalini de düşünün. Kendi yetersizliğini öğretmene, okula, arkadaşlarına yükleyebileceğini de düşünerek doğru cevapları bulun. Çocuk korktuğunda yalan söyleyebilir, sorularınızı ve onun cevaplarını doğru analiz ederek bunu çözebilirsiniz.
Kızmak, şiddet göstermek sorunu çözmediği gibi ömür boyu iyileşmeyen yaralar açar. Kırılan kalp düzelmez ama kırık not düzeltilebilir, bunu unutmamak lazım. Belki de akademik olarak yetersiz, dersleri anlamıyor. Her çocuk yüksek öğrenim görecek, akademik kariyer yapacak diye bir kural yok. Bazı çocukların kafası ticarete çalışır, zanaatta başarılı olur. Okulda gösteremediği başarıyı iş hayatında gösterebilir. Ebeveynlerin en büyük sorunu, kendi yapamadığı akademik kariyeri çocuklarından beklemeleridir. Çocuğumuzun hayatı bizim değil onun, ona ait. Biz sadece yön verir. İmkan sağlarız. Gerisini onun yetenekleri ve istekleri, hayalleri belirler. Resme yeteneği olan, matematikten anlamayan bir çocuğa matematik öğretmeni olacaksın diye diretmek en büyük zulümdür.
Çocuklarınızla doğru iletişim kurmanız önemli. Baskı ve beklentilerinizi bir kenara bırakıp, onların her zaman yanında olduğunuzu, her şeye rağmen onları sevdiğinizi söyleyin. Bu yaklaşım, çocuklarınızın sorumluluk sahibi olmasında, kendisine güvenmesinde ve başarılı olma yolunda cesaretlenmesinde etkili olur.
Neden başarısız olduğunu oturup birlikte çözün. Düzenli ders çalışma alışkanlığı oluşmuş mu, evde çalışma ortamı sağlıklı mı, duygusal sorunları mı var, öz güven eksikliği mi yaşıyor… Dersleri anlamıyor mu…Bütün bunların cevabını çocuğunuzla birlikte bulun. Sosyal medya ve internette fazla zaman mı geçiriyor, bu durumda tamamen yasaklama yerine planlama yapın. Karşılıklı anlaşma yolu bulun. Göreceksiniz bir daha ki sefere daha iyi karne getirecektir.
Çok başarılı çocukların karnesine de öyle abartılı hediyeler almayın. Taktir alırsan sana şu hediyeyi alırım gibi vaatlerde bulunmak çocukla aranızda şarta bağlı sevgi oluşacaktır. Başarısız olursam sevilmem gibi bir algı oluşur, yanlış duygusal gelişimine yol açar. Sosyal hayatında herkesin onu şartlı seveceğine inanıp, sürekli verici olmak gibi marazi bir huy edinecek ve sömürülecektir.
Çocuklar boş beyaz bir kağıttır, ona nasıl isterseniz öyle bir tablo çizersiniz. Güzel resimler çizmeniz dileğiyle.
Hoşça kalın dostça kalın
Karne çocuğun zeka seviyesinin, ilgi ve yeteneklerinin göstergesi değildir. Hele hayat başarısının göstergesi hiç değildir. Karnenin iyi olmasında şunlar etkilidir:
Düzenli çalışma alışkanlıklarının kazanılması,
Evde ders çalışma ortamının uygun olması,
Sorumluluk duygusunun yerleşmiş olması,
Duygusal sorunlarının yoğun olmaması.
Eğer çocuğunuz iyi karne getirmiyorsa, bu dört faktörü değerlendirmelisiniz.
Bu dönemde çocuklarınızın karne notları düşük olduğu için ona kızmak, onu cezalandırmak ve başkasıyla kıyaslamak yerine ilk önce kendinizi sorgulamalısınız” önerilerinde bulundu.
Karnesinde neden zayıf olduğunu konuşun. Size anlatsın. O dersi sevmiyor mu ya da öğretmenini mi sevmiyor ya da dersin gereksiz olduğunu mu düşünüyor? Problemi hangisi, öğrenin. Öğrendikten sonra ise çocuğu ikna edin. Neden eğitim aldığını, okula neden gitmesi gerektiğini, başarmak için neden çalışması gerektiğini, kendi geleceği için başarılı olmaya ihtiyacı olduğunu ve bu dersleri hayat boyu nerelerde kullanacağını anlatın, çocuğunuzla karşılıklı konuşarak onu ikna edin.”
O çocuğun karnesi daha güzel, şu çocuk daha iyi not almış…” Söylediğiniz buna benzer kıyaslamalar çocuğunuza yetersizlik hissi verir. Bu da ileride aşağılık kompleksine yol açar. Çocuklar bu nedenlerle özgüvenlerini kaybeder. Özgüven aşılayın, çocuğu eleştirmeyin, eleştirseniz de onun zekasına, kişiliğine vurmayın.
Çocuk anne babadan ödül ya da aferin almak için çalışmamalı. Yoksa her bir davranış için ödül beklemeye başlayabilir. Ders çalışmanın sorumluluğu olduğunu bilmeli. Anne babalar olarak çocuğa verilen en güzel ödül koşulsuz sevgidir.