Kahramanmaraşlı müzik adamı, araştırmacı ve Bağlama Üstadı Mehmet Bağlar, Afşin’li Âşık Hacı Yener’i kaleme alarak, gazetemizle paylaştı.
Mehmet Bağlar, Kahramanmaraş’ın tarihini, kültürünü, değerlerini, insanlarını ve bugüne kadar gelmiş geçmiş sanatçılarını anlatan arşivini sadece Manşet Gazetesi ile paylaştı. Bağlar, Arşivinde 7’den 70’e Maraş ile ilgili bilgiler olduğunu söyleyerek, bu özel arşivini sadece bizimle paylaştı. Kahramanmaraş’ın tarihi dokusunu ve kültürünü ele aldığımız bu özel arşivde, şehrin geçmişten bu güne gelen ozanlarını, bestekârlarını ve sanatçılarını ele alıp bu özel kişilikleri tek tek sayfa sütunlarımıza taşımaya devam ediyoruz. Her hafta Pazartesi günü gazetemizde siz değerli okuyucularımız için yazılar yazan ve arşivinde ki tarih kokan notları bizimle paylaşan Bağlar, bu hafta Afşin’li Âşık Hacı Yener’i kaleme aldı.
Volkan Müzik Galerisi Yöneticisi, araştırmacı ve bağlama üstadı Mehmet Bağlar ’ın kaleminden Afşin’li Âşık Hacı Yener;
Tanır’lı Âşık Hacı Yener
( Doğum: 1928 ) – (Ölüm: 2009 )
1928 yılının bir son bahar günü gelmişim bu çetrefilli, adaletsiz dünyaya. Ay tutulmalarında teneke çalınarak, güneş tutulmalarında da silah atılarak nur parçası olarak bilinen bu iki cismin karanlıktan sıyrılarak kurtulacağına inanılan bu batıl itikadın hüküm sürdüğü o tarihlerde Maraş vilayetinin Elbistan ilçesine bağlı Tanır köyü ( şimdi ilçemiz Afşin ) hane 2 cilt 10 sayfa 86’da kayıtlıyım. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına dini İslam mezhebi Hanefi deyide özellikle taşımız olduğum nüfus cüzdanına işlenmiştir. İlkokulu kendi köyüm Tanır’da bitirdim. Orta ve mesleki öğrenimimi de eski bir öğrencisi ve mensubu bulunmamla gurur duyduğum Seyhan Düziçi sağlık kolu kısmını da Ankara Hasan oğlan köy enstitülerinde tamamlayarak 1946 Yılında sağlık memuru ünvanıyla mezun oldum.
Yurdun muhtelif yerlerinde geçen 30 yıllık memuriyet süreç içerisinde vatani görevimi yedek subay olarak yaptım. Bir müddette nahiye müdürlüğü görevinde bulundum. Bir mensubu bir ferdi olmaktan gurur duyduğum soylu ve asil milletimin güzel insanları. 10 Asırdan beri süre gelen ozanlık geleneğinin ulu çınarları sizlerinde gönül dünyasının tercümanları. Yunus Emre’lerinize, Pir Sultan’larınıza, Karacaoğlan’larınıza, Dadaloğul’larınıza, Âşık Emrah’larınıza, Âşık Dertli’lerinize, Aşık Veysel’lerinize ve Aşık Yener’lerinize de değer verip unutmamanız tesellimiz olacak, Rahmetle anmanızla ruhlarımız şad edecektir.
OZAN KİMDİR OZANLIK NEDİR?
Dilinden dökülen sözler kaleminden kâğıda aktarılan şiirler ve sazın tellerinden nağmeleşen türküler ki ( bu şiirler, bu türküler, güzelleme, deyiş, koşma, methiye, hiciv, taşlama, atışma, terkib-i bend, tercii- bend, tabiat güzellemeleri, hasamat türküleri, ağıt ve benzeri ) türlerden oluşur.
Üzerinde yaşadığı ülke insanlarının ve hatta bütün dünya insanlarının gözüne, diline ve gönül duygularına tercümanlık yapan, onların hislerini dile getiren bir kimseye OZAN, bu töreyi sürdürmek işlevine de ozanlık denir. Çünkü her duyan, her dinleyen, bu türkülerin, bu şiirlerin kendisi için yazılmış veya bizzat kendisi yazmış gibi bir hisle bu türkülerin, bu şiirlerin içerisinde kendisini bulur ve kendisiyle bütünleştirir bu duyguları. Kederler, hüzünler, sevinçler, neşeler bütün insanlık âleminin müşterek paylaştığı bir olaydır. Ozanlar da bu öğenin elçileridir. 1982 yılında ( DEYİŞLER DEMETİ ) isimli 344 sayfalık şiir kitabı, 1992 yılında ( ŞİİRLER DEMETİ ) (Yol ver dağlar yol ver bana ) isimli 442 sayfalık şiir kitabı, 2002’de ( BİNBOĞA’DAN MARMARA’YA ) isimli 912 sayfalık şiir kitabı,
1982 yılında yayınlanan ( DEYİŞLER DEMETİ) isimli kitabın 182. Sayfasında ki YOL VER DAĞLAR YOL VER BANA isimli şiir 1995 yılında besteye alınarak ilk dört kıtası türkü olarak piyasada okunmaya başlandı, 25 kadar ünlü türkücüler tarafından söylendi.
YOL VER DAĞLAR YOL VER BANA
Başın duman pare pare
Yol ver dağlar yol ver bana.
Gönlüm gitmek ister yâre
Yol ver dağlar yol ver bana…
Kayseri’nin uzun yolu
Çekip gitsin yâre doğru
Gözlerim yaş dolu dolu
Yol ver dağlar yol ver bana…
Âşıklıktır benim karım
Çok özledim nazlı yârim
Tatlı dili sitemkârım
Yol ver dağlar yol ver bana…
Karlı başından esmedim
Ben nazlı yâre küsmedim
Daha umudum kesmedim
Yol ver dağlar yol ver bana…
Filiz yârim yaprak olur
Gazel düşer toprak olur
Srıma saçı ak ak olur
Yol ver dağlar yol ver bana…
Yar bir rakip bulur sonra
Gidip elin olur sonra
ÂŞIK YENER ölür sonra
Yol ver dağlar yol ver bana…
Kaynak: Tanır’lı ÂŞIK YENER şiirler demeti ve Yol ver dağlar yol ver bana kitabından
CEZA
Düz yerde şaşırdım doğru yolumu
Ne sağımı bildim ne solumu
On kere kelepçe giyen kolumu
Takıp mengeneye bükmeli benim
Ne bir göz evim var, ne bahçe ne bağ
Hayat üzerimde sanki karlı dağ
Boynumdan değil de, elden ayrık sağ
Ayağımda dara çekmeli benim
Sarıldım dikene, attım gülümü
Bin kez hak eyledim erken ölümü
Vücudumu yakıp, sonra külümü
Götürüp çöplüğe dökmeli benim
Çileden şu sinem hep delik delik
Cebimde bulunmaz on beş metelik
Ellerimi kırıp birde üstelik
Tutup tırnağımı sökmeli benim
Meclise girmedim hep hırlaştım
Gereksiz işlere varıp bulaştım
Eli mebus yaptım, ben boş dolaştım
Divane aklımı nitmeli benim
Bre ÂŞIK YENER çıkam pazara
Servetim mi var ki gelem nazara
Daha sağlığımda sokup mezara
Baş ucuma bir taş dikmeli benim
Kaynak: Tanırlı ÂŞIK YENER şiirler demeti ve yol ver dağlar yol ver bana kitabından
Derleyen: Emre Akkış