Kahramanmaraşlı müzik adamı, araştırmacı ve bağlama üstadı Mehmet Bağlar’ın yakın dostu olan Türk Halk Müziği duayeni Büyük Üstat Dr. Halil Atılgan gazetemize 3 ünlü türkü ve Âşık Hüseyin’in devamını anlattı.
Mehmet Bağlar, Kahramanmaraş’ın tarihini, kültürünü, değerlerini, insanlarını ve bugüne kadar gelmiş geçmiş sanatçılarını anlatan arşivini sadece Manşet Gazetesi ile paylaştı. Bağlar, Arşivinde 7’den 70’e Maraş ile ilgili bilgiler olduğunu söyleyerek, bu özel arşivini sadece bizimle paylaştı. Kahramanmaraş’ın tarihi dokusunu ve kültürünü ele aldığımız bu özel arşivde, şehrin geçmişten bu güne gelen ozanlarını, bestekârlarını ve sanatçılarını ele alıp bu özel kişilikleri tek tek sayfa sütunlarımıza taşımaya devam ediyoruz. Her hafta Pazartesi günü gazetemizde siz değerli okuyucularımız için yazılar yazan ve arşivinde ki tarih kokan notları bizimle paylaşan Bağlar, bu hafta kalemini çok uzun yıllardır yakın dostu olan ve bir ay boyunca yazılarıyla misafir edeceği Çukurova ve Türkiye’nin Türk Halk Müziği duayeni araştırmacı, yazar büyük üstat Dr. Halil Atılgan’a devretti. Büyük Üstat Atılgan ise engin bilgilerinden derlediği yazılarıyla 3 ünlü türkü ve Âşık Hüseyin’in devamını gazetemize anlattı.
Türk Halk Müziği duayeni araştırmacı, yazar büyük üstat Dr. Halil Atılgan’ın kaleminden ünlü türkü ve Âşık Hüseyin’in devamı;
Ağıtçı ozan olarak bilinmesi ünlenmesini daha da artırır. Yaktığı ağıtlar ününe ün katar. Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep üçgeni içinde hayatını sürdüren Âşık Hüseyin, Kadirli, Osmaniye ve Düziçi ilçe düğünlerinin de aranan aşığı olarak adını duyurur.
Aşık Hüseyin her düğüne davet edilir. Çukurova da özellikle Kadirli, Andırın ve Düziçi bölgesinde düğün sahibi düğüne usta malı çalıp söyleyen Âşık davet ederdi. Bu gelenek az da olsa Düziçi ve yöresinde hâlâ varlığını korumakta. Davet edilen Âşık düğünün hem tiyatrocusu, hem de sanatçısıdır. O türkülü hikâyeler anlatır. Hikâyedeki yaşanan hadiseyi canlandırır. Kendi türkülerini, hem de usta malı türküleri hikâyeleriyle birlikte anlatarak artistik kabiliyetini gösterir. Onu Maraş ve Çukurova yöresinde tanımayan yoktur. Zenginlerin başmisafiridir. Hatta Düziçi ilçesinin Haruniye beldesinde dahi onu herkes tanır. Ağaların eğlencelerinde, düğünlerinde başmisafirdir. Kısaca zaman, onun bahsettiğimiz bölgelerde ünlü bir âşık olarak hayatının devam etmesine vesile olur. Yörede ünlenmesi Kadirli ağalarının sofralarında da saz çalıp türkü söylemesini sağlar. Kadirli'den sonra Osmaniye'nin Burhanlı köyüne yerleşir. Kısaca Kadirli'nin Köseli köyünde başlayan hayat, Çukurova, Osmaniye, Düziçi, Andırın ve Gavurdağları'nda devam eder. Yaktığı her türkü Âşık Hüseyin'in ününe ün katar. Acem Kızma söylediği dörtlükler ise hayatının dönüm noktası olur.
Bilindiği gibi Acem Kızı türküsü zaman içinde çok ünlenir. Hani derler ya güzelin düşmanı çok olur. îşte Acem Kızı da öyle. Güzel bir türkü oluşu, dörtlüklerinin vurucu olması herkesin sahip çıkmasını sağlar. Neşet Ertaş'tan sonra Karslı Âşık Canani de türkünün kendisine ait olduğunu söyler. Sahiplenme çoğalınca ikilem başlar. Acaba gerçek sahibi kim? Bunun için detaylı bir araştırma şart. Biz bunu sağlamak için kapsamlı bir çalışma yaptık. Zaman içinde türküyle ilgili tüm tespitlerimizi kayda geçtik.
Araştırmalarımız Neşet Ertaş ve Âşık Canani üzerine yoğunlaştı.
Mehmet Gökalp'i kaynak göstererek türkü sözlerinin Karslı Âşık Canani'ye ait olduğunu söyledik. İçimizde bir uhde kalmasın diye de konunun peşini bırakmadık. Araştırma devam etti. Sonuçta tespitlerimizi Acem Kızma Dörtlükleri Kim Dedi başlığıyla Erciyes Dergisinin 438. sayısının birinci sayfasında yayınladık. (Haziran 2014) Konu Acem Kızı olunca 2014 yılında yayınladığımız tespitlerimizden birkaç bölüm alarak ilgililerin bilgilerine sumak istedik.
ACEM KIZINA DÖRTLÜKLERİ KİM DEDİ...
Neşet Ertaş 1970Tİ yıllarda çok ünlendi. Her türküsü ününe ün kattı. Hem türküleri, hem de kendisi çok popüler oldu. Ben; Acem Kızı türküsünü Neşet ErtaşTa tanıdım. O yıllarda üstat Ankara Radyosu'nda Mahalli Sanatçı sıfatıyla üç - dört türkülük bantlar yapıyor, denetimden geçenler radyoda yayınlanıyordu. Bantların yayın süresi 15 dakika. Acem kızını ilk kez o programlarından birinde okudu. Çok iyi hatırlıyorum. Aynı bantta okuduğu türkülerden biri de Sarı kızın saçları idi. Ankara Radyosu'ndaki yayınlarla, plaklarla Acem Kızı Anadolu'ya dalga dalga yayıldı. Ünlü türküler arasında yerini aldı. Türkü müzikalite ve söz itibariyle de çok güzeldi. Kısaca müthişti... Onun için çok tutuldu. Sonra da TRT repertuvarına kazandırıldı.
O yıllarda eser sahiplerine gösterilen hassasiyet yok denecek kadar az. Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahmınm Ali'ye giydirildiği dönem. Telif hakları yasası yok. Sanatçılar yaptığı eserlere sahip çıkamıyor. Bir kör dövüşü anlayışı ile sanatçı kısa zamanda adını halka duyurmaya çalışıyordu. Adını halka çok kısa zamanda duyuranlardan biri de Neşet Ertaş oldu. Sazı - Sözü yaptığı türküleri geniş halk kitleri tarafından beğenildi. Kısaca Neşet Ertaş türkülerinde halk kendini buldu. Onun için hem türküleri, hem de kendisi çok ünlendi. Ünlü olması okuduğu eserlerin bazılarının sözlerine de sahip çıkmasma vesile oldu. Seher vakti çaldım yârin kapısını. Söz Sivas'ın Şarkışla ilçesinin Kılıççı köyünden Âşık Agâhi'ye. Çırpınıp da şan ovaya çıkınca. Söz, Kars'ın Selim ilçesinin Sipkor (Yamaçlı) köyünde 1917 doğumlu Âşık Canani'ye. (Asıl adı Ahmet Çelik) Aynı sözler başka bir kaynakta Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinin Erçene köyünden Âşık Hüseyin'e.2 Kova kova indirdiler yazıya - Âşık Kerem'e / Ahu gözlerini sevdiğim dilber - Karacaoğlan'a / Zahide ise Kırşehir'in Çiçekdağı ilçesinin Ortahacıahmetli köyünden Arap Mustafa'ya ait. Bunların içinde en ünlüsü de Acem Kızı (Çırpınıpta şanovaya çıkınca) türküsü oldu.
Türkünün TRT repertuvarındaki kayıtlarında: Osman Özdenkçi Kırşehir Çekiç Ali 2099'dur. Neşet Ertaş'm ünlendirdiği "Acem Kızı" türküsünün sözlerin de, hak sahibinin kim olduğu, ya da kim olacağı meselesine geçmeden önce, Sn. Bayram Bilge Tokel'in Neşet Ertaş Kitabı, "Neşet Ertaşla Baş Başa3" bölümünden Sn. Ertaş'm Acem Kızı türküsüyle ilgili verdiği bilgilerin bir bölümünü aktarmak istiyorum. Bu bölümde Sn. Tokel, Ertaş'a soruyor: "Bir de şu ünlü' Acem Kızının hikâyesini dinleyelim sizden.* Selli Yusuf'un Acem Kızına, Avrupaların, Amerikaların kurban olması hikâyesini..." Ertaş cevap veriyor: "Ben çok küçük yaşta şiirler yazardım kendi kendime. Bazı şiirleri pazarlarda satan tellallardan alır türküler yapardım. Bunun bir örneği Zahide'dir. Çiçekdağı'nda, oralarda uzun bir şiir olarak elime geçti. Acem Kızı da böyle bir şansa sahip. Bu da bizim Selli Yusuf'tan duyulan dörtlüklerdir. İki dörtlüğünü ben kendime göre havalandırdım önce. Böylece 45'lik plağa okudum. Benim biliyorsunuz Fransa'da, Belçika'da kız kardeşlerim var. Almanya'da biraderim var. Arada bunları görmeye gelirdim. Biraz da içtiğimiz sıralar bir meyhaneye gittik. Burada böyle yerlere sırf erkekler değil kızlar da gelip gidiyor. Oturuyoruz bir yerde, bir ara baktım ki, kapıdan şah gibi bir kız girdi içeriye. Bütün millet de ona baktı. Yanında kızları olanlar da baktı. Yalnız ben değildim. 0 havayla barmene oturdu. Tabii yanına gelenler oldu. Kendine bir içki söyledi, sağına soluna gelenler oldu, ama kimsenin yüzüne bakmadı, keyfine baktı. Böyle bir havanın bizi etkilememesi mümkün değil. Zaten anadan doğma güzele âşığız. Güzel kim? İnsan. Eee insanın güzeli erkeğe göre bir kız, kıza göre bir erkektir. Ben Acem Kızını çalarken iki dörtlüğe arada bir dörtlük de ben takmış oldum. Ne Acem Kızının benden haberi var, ne benim ondan. Acem Kızı işte kimi Ayşe, kimi Fatma ad takmadım. Dünyaya insan gelip de âşık olmadım diyen yalan söyler. Ne var ki bu aşkın aptallığını biz yapıyoruz. Aptallık değil, aşkı biz yüreğimizde taşıyoruz" diyerek:
Avrupa kurban olsun karakaşına
İngiliz Fransız değmez döşüne
Amerika Belçika düşmüş peşine
Bir de Alman kurban bil Acem Kızı
şeklinde Selli Yusuf'un Acem Kızına bir dörtlük de kendisinin eklediğini, "Avrupa kurban olsun kara kaşına" dizesiyle başlayan dörtlüğün nasıl yazıldığını, Neşet Ertaş işte böyle dile getiriyor. Hâlbuki şiir ne Telli Yusuf'un, ne de Neşet Ertaş'mdır. Konuyla yakinen ilgilenen, Mehmet Gökalp "Halk Edebiyatında Hatalı Söyleyişler"13adlı makalesinde: "Kars'a bağlı Selim ilçesinin Sipkor (Yamaçlı) köyünde 1917'de’doğan Canani'nin adı Ahmet Çelik'tir. Saz şairi Dursun Ceylani'den saz dersleri almış, birçok koşma, güzelleme, ilahiler söylemiştir. Yazın çiftçilik, kışın da kahvelerde, düğünlerde saz eşliğinde koşma, türküler söyleyen Canani'nin ilk defa şiirlerini Türk Folkloru Araştırmaları dergisinde yayınlamak bize nasip oldu. 1980'de İzmir'e göç eden Canani'nin Acem Kızı türküsü yedi hane olup ancak üç hanesi radyo ve televizyonlarda mahlas ve ozanın adı verilmeden okunmakta. Bu da bizim yüreğimize dokunmaktadır" dedi.
Derleyen: Emre AKKIŞ