Medeniyet kavramı etrafında sürüp giden tartışmalar duracağa benzemiyor.Kültürle irtibatlandıracağımız medeniyetin sınırlarını çizmek zor olsa da bu işi açığa kavuşturmak gerekiyor.
Yaklaşık iki yüzyıldır bitip tükenmeyen kültür medeniyet tartışmaları ortaya neler çıkardı?Okunmayı bekleyen kitaplar ,makaleler bizi bekleyen kafa karışıklığı çok düşündürücü.Medeniyet ve kültür etrafında oluşturulan sis dağılacağa da benzemiyor.
İlk anda içinde yaşadığımız zamana hakim olan Batı düşüncesinin ağırlığını kabul etmek gerekiyor ondan sonra neyin nasıl olması gerektiği hususunda kendi değerlerimizi devreye sokabilir ve bu konuda farklı düşünceleri konuşabilir sorunu çözümleme yolunda ilerleyebiliriz.İslam dini bu gün tarihsel zeminde bin beş yüzyıllık geçmişe sahip dinle tanışan insanlar dinin kendileriyle başladığı gibi düşüncelerle hareket ederken aslında nasıl bir zenginliğe sahip olduklarını hemen fark edemiyor dünün değerlerini çok hoyratça harcayabiliyor ondan sonra da ah vah edip dövünüp duruyorlar.
Hakikat aynasında insan nasıl tanımlanmalıdır?İşte bu sorunun cevabını aşama aşama şöyle izah edebiliriz.
Tevhit ve adalet islam medeniyetinin özüdür.Tevhit;Allahın zatında ,sıfatlarında ,mabut oluşunda bir ve tek olduğunun zihin ve kalp yoluyla kabul edilmesidir.Tevhidin karşıtı şirk tir.Kuranı Kerim in Enbiya Suresi yirmi beşinci ayetinde şöyle buyrulur: “Senden önce hiçbir resul göndermedik ki ona benden başka ilah yoktur,şu halde bana kulluk edin diye vahyetmiş olmayalım” .Tevhit mücadelesi her peygamber de farklı olmuş ama sonuç hep Allahın dediği gibi tecelli etmiştir.Adalet;davranış ve hüküm de doğru olmak Hakka göre hüküm vermek,eşit olmak, eşit kılmak manalarına gelir.Allahu Teala Nahl Suresi doksanıncı ayette şöyle buyuruyor.”Şüphesiz Allah ,adeleti,iyilik yapmayı,yakınlara yardım etmeyi emreder,hayasızlığı,fenalık ve azgınlığı da yasaklar” .
İnsanlığın büyük kültür mirasından yararlanmak Müslümanlar için gereklidir.Kuran ve sünnet başta olmak üzere aklı selim,duyular,örf ve adetler ve diğer kültür medeniyetlerden istifade ederek yarınlar inşa edilebilir.İslam olarak hülasa edebileceğimiz Kuran ve sünnet ,insanın insanla,insanın diğer mahluklarla ve insanın Allah la nasıl bir münaset içinde olması gerektiğini bildirmiştir.Allahın insanın özüne yerleştirdiği “Aklı Selim” fıtratın sesidir ,Kuranı kerim de “ulül elbab” ve “ulül ebsar” diye geçer ki bu insanların ortak özellikleri şunlardır;hayatlarını titizlikle sürdüren,nefislerini temiz tutan,tutkularına yenik düşmeyen ,maddi ve manevi hakikatlerin kendilerindeki inkişafına açık kimseler. “Mümin ferasetinden sakınınız zira o Allah ın nuru ile bakar”(Tirmizi,tefsir,16) hadisi şerifinde ifade edilen husus budur.Duyu organları deri ,göz kulak,dil ve burun insana dış dünyadan sürekli malumat aktarır bu beş duyu organı insanın dış dünyaya açılan pencereleri gibidir.İnsan maddenin niteliği ve niceliğini duyular sayesinde öğrenir.Duyu organlarının kullanımı doğruluk üzerine olmalıdır eğer böyle olmazsa bu organlar insanı yanıltır.Araf suresi yüzyetmiş dokuzuncu ayet bu durumu şöyle izah ediyor: “Andolsun,biz cinleri ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır.Onların kalpleri vardır,onlarla kavramazlar,gözleri vardır,onlarla görmezler,kulakları vardır onlarla işitmezler.İşte onlar hayvanlar gibidir,hatta daha da şaşkındırlar.İşte asıl gafiller onlardır”.Hayatı düzenleyen örf ve adetler islamın genel ilkeleriyle çatışmadıkça islam için bilgi kaynağı olmuş bu durum Mecelle de “örf ile tayin nas ile tayin gibidir” ilkesiyle izah edilmiştir.İnsanlık Mezopotamya,Hindistan,Mısır,Roma medeniyetini yaşamış İslam medeniyetini ise bu günkü batı medeniyeti takip etmiştir.Medeniyetlerin bir birine üstünlükleri gibi hayali şeylerle uğraşmaktan vaz geçip insanlığın tecellisine ne gibi katkıları olduğu üzerinde yoğunlaşılmalıdır.Tek bir medeniyet istikameti bilgi ve hikmet le çatışıyor, insanlığın ortak kültür mirası ortada öyle dururken dayatmacı batı medeniyetinde ısrar edilmesi gereksizdir.Batı denilen düşünce biçimi aslında ne kadar batıya ait bu konu üzerinde çokça durulmalı islam düşüncesinin batı medeniyetine yaptığı katkılar ortaya çıkartılmalıdır.
İşte böyle tanımladığımız insan inşası hayli çaba ve emek gerektirmekte dünden yarına bin bir zahmet ve çilelerle devam edip gitmektedir. Sözümüzün hakikatini Niyazi Mısrı nin dizeleri ne güzel anlatıyor.
“Kande gelir yolun senin ya kande varır menzilin
Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvan imiş”.