Kitapları okurken hangi duygular içerisinde olmalıyız? Kitap kapağı besmele ile açılır. Kitaplarda çağlayan billur sulardan avuçlarla kana kana içilir, derken rüzgâr eser, kar başlar uzaklardan dumanı görülen kulübeye doğru adımlar sıklaştırılır.
Nietzsche adlı yazarı, ‘Böyle buyurdu Zerdüş’ten hatırlarsınız. Son yüzyıl Avrupa edebiyatının en büyük çilecisi Niçe.
Nikos Kazancakis yazardır ve bir yazar olan Nietzsche’yi nasıl okuduğunu bakın biz şöyle aktarır “Kaderim bana tuzak kurmuştu; ateşli, kanlı, büyük savaşçı Deccal! Beni burada bekliyormuş. Başlangıçta beni korkuttu. Hiçbir eksiği yoktu. Yüzsüzlük ve palavracılık, boyun eğmez bir beyin, felaket bir kudurganlık, alaycılık, siniklik, caniye bir gülüş, bütün tırnaklar, dişler ve Sabah Yıldızının kanatları. Ama cesaret ve gururu beni kendine çekmiş tehlike sarhoş etmişti. Onun eserlerine uğultulu aç canavarlarla ve sersemletici zehirli çiçeklerle dolu bir ormana dalar gibi müthiş bir istek ve korkuyla dalıyordum.
Sorbonne’da dersler bitsin, akşam olsun, eve döneyim, ev sahibesi gelsin, ocağı yaksın, masamın üzerinde yığılı duran kitaplarını açayım onunla kavgaya başlayayım diye acele ediyordum.” (Elbrecoya Mektuplar Sh. 307)
Kitap okumaya başladığımız da içimizde hangi fırtınalar esiyor dahası bu yolculuk için hazırlık yapıyor muyuz? Ya geri dönüş olmazsa.
Kitabı elimize aldığımızda şöyle duralım hele neler oluyor ve birazdan başımıza neler gelecek, hazır olun bu cenge kitap ya biter ya da bitirir.