Kur’an-ı Kerim’de “Şehr-i ramazan” şeklinde geçen oruç ayı bilmekle yapmak arasında ki nüansın gösterildiği hikmet gereğinin adıdır.
Amel imandan bir cüz müdür? Kelam ilminin yüzlerce yıl öncesinden sorduğu bu soru Müslümanların günlük hayatına bakılarak cevaplanacak olursa nice müşkil olayın da kapısını aralar. Geçmişin insanlarda meydana getirdiği bilinç seviyesini daha ilerilere götürmek için bu gün yeni şeyler söylemek lâzım.
İslamiyet dil ile ikrar, kalp ile tasdik, beden ile ibadettir.
Maddi hayatı kuşatan manevi hayatın varlığı kendisine inanan kişiden bazı davranışlar beklemekte bu temennilere de bırakılmamaktadır. Servete ulaşmanın yollarını çok iyi bilen bir iş adamı, bir takım işlerde büyük kazançlar görebilir ama düşündüklerini gerçekleştirmeden bu bilgisiyle bir kazanç temin edemez. Biz herhangi bir şeyi bilmekle değil, ancak yapmak ve yaşamakla kendimize mal ederiz.
Ramazan kelimesinin lügat manasına baktığımızda hayli entresan bilgiler buluyoruz. “Ramda” kelimesinden türeyen “ramazan” kelimesi “yeryüzünü temizleyen güz mevsim yağmurları”nın adıdır. Nasıl bu yağmur yeryüzünü yıkıyor temizliyorsa Ramazan ayı da iman edenlerin günahlarından temizlendiği aydır. “Kızgın yerde yalın ayak yürüyüp yanmak” manasına da gelen Ramazan ayında açlık ve susuzluğun hararetiyle günahlardan temizlenip kurtulmak da anlaşılır.
İnsanda maddi arzu ve hayvani temayüllerden ibaret olan nefsani kuvvetler ile yükselmek ve ebedi olmak isteyen ruhani kuvvetler daima mücadele halindedir. Müslümanlık insandaki ruhani kuvvetlere büyük değer verir. İslam’ın insandan istediği şey nefsani kuvvetleri tamamen ortadan kaldırmak değil, onları terbiye ederek kâmil insan olmaktır.
Ramazan ayını değerli kılan özellikleri şöyle sıralayabiliriz
1. Kur’an-ı Kerim ramazan ayında indirilmeye başlanmıştır.
2. Farz oruç ramazan ayında tutulur.
3. Bin aydan hayırlı olan Kadir gecesi ramazan ayı içindedir.
4. Ramazan ayında cennet kapıları açılır.
5. Ramazan ayını ihya eden müminin günahları bağışlanır.
6. Ramazan rahmet, mağfiret ve bereket ayıdır.
Oruç bir disiplin hareketidir. Zaman mefhumunun gerçekliği oruçla kendi zeminini bulur, imsak ve iftar vakitleri ibadetin zamana vurduğu aşk damgasıdır.
Toplu olarak yapılan, her insanın özrü olmadıkça tutabileceği oruçla kitlelerin eğitimini teşvik eden İslamiyet dünya meşakkatlerinin ruhlarda bırakabileceği izleri Allah rızasıyla desteklemekle ne büyük fetihlerin de kapısını aralamıştır. Hakkıyla oruç tutanlar, hakkıyla sabretmiş olurlar. Sabredenler için ise “Muhakkak olan şudur ki, sabredenler hadsiz ve hesabsız mükafatlara uğrayacaklardır” (Zümer, 10)
Şu hakikat ne güzel ifade edilmiş:
“Az ye az uyu az iç,
Ten mezbelesinden geç,
Dil gülşenine gel göç,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.” (Tevfizname)
Eski bir kitapta da şunu okumuştum: “Sen ihtiyar bir adamsın, oruca dayanamazsız” diyerek orucu yemesini teklif eden yakınlarına v şöyle demişti: “Allah’ın ibadetine dayanmak, azabına dayanmaktan daha kolaydır.”