Merhaba

1-BAB –I  ALİ’DE  33 YIL  adlı üç ciltlik kitabınız yayınlandı hayırlı olsun. İlk sorumu şöyle sormak istiyorum. 1966 da doğan her Türk insanı gibi seninde hayatında aile ve sosyal ortamın getirdiği ekonomik zorluklar rol oynamış bu durumun hayatına kattığı olumlu etkiler oldu mu?

CEVAP: Öncelikle zahmet edip üç cildlik hatıratımızı okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Zamanımızda sizin gibi hatırşinas dostlar, yazarlar ve şairler çok azaldı.

Evet, hatıratımda anlattığım gibi çok fakir bir ailenin dördüncü ve son çocuğu olarak dünyaya gelmişim ve bütün ilkokul, ortaokul, lise ve kısmen üniversite hayatım boyunca bu fakirliği iliklerime kadar yaşadım. Ancak, aklımı kullanarak kendi ayaklarım üstünde durabileceğimi, aileme muhtaç olmadan yaşayabileceğimi çok erken yaşta idrak ederek, okumaya karar verdim. Kardeşlerim arasında yüksek tahsil yapan tek kişi olma sebebim, onların hayat tarzının bana uygun olmadığını çok erken anlamış olmamdır. İlkokula geç başlatılmış olmam, belki aklımı kullanmamda müessir oldu. Sınıf arkadaşlarımdan daima büyük olduğum için kafam onlara göre farklı çalışıyordu ve elime geçen bütün kitapları okuyordum. Okumak bana sürekli yeni ufuklar ve zengin düşünceler kazandırıyordu. Hayatımda gayem para kazanmak değil, kimseye muhtaç olmamak, toplum içinde ilim ve itibar sahibi bir insan olmak hedefini güttüm. Bunda da maksadım, öğrendiğim ilimle insanlığa faydalı olabilmekti. Bu sebeple daha 17 yaşında imamlık yapmaya, kürsüde vaaz etmeye, mihrabda namaz kıldırmaya ve minberde hutbe okumaya başladım. Bilginin aslında ne büyük güç olduğunu o yaşta anladım. Hayatımın merkezinde daima daha çok bilmek ve bildiğimi uygulamak düşüncesi oldu. Bu düşüncemin sebebi de büyüdüğüm ortamın şartlarından kurtulmaya gayret etmekti.

2- On iki yaşındayken size Ege Üniversitesi Hastanesinde “ Bu çocuk sinirlenmeyecek, sakin olacak” (sh.53) denmiş ama okuduğum kitapta hiç böyle portre yok bunun sebebi nedir?

CEVAP: Ege Üniversitesi’nde beni muayene eden altı doktorun ortak tesbiti benim sinirlenmemem yönünde oldu. Uzun yıllar o göğüs ağrısını çektim. Ancak, tahsil ve iş hayatım boyunca kendime hâkim olmayı öğrendim. Belki okuduğum kitapların bende bıraktığı tesir olgunlaşmam ve hayata, hadiselere sakin bir nazarla bakmayı öğrenmem oldu. Tahsil ve meslek hayatım boyunca hemen hiç kimseyle kalıcı bir kavgam olmadı. Bilginin insanı olgunlaştırdığı gerçeğini böylece öğrendim.

3-1979 dan sonra Kuran Kursu talebesi oldun oradaki eğitim öğretim den genel hatlarıyla bahseder misin?

CEVAP: Kur’an Kursu hayatım boyunca Kur’an-ı Kerim, tecvid, talim, kıraat, mahâric-i hurûf eğitimleri yanında, Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamak için alet ilimleri denilen Sarf ve Nahiv, Fıkıh, Akaid, Kelam eğitimleri aldım. Bir yandan da Ramazan aylarında imamlık yaptığım için bu bilgilerimi muhatabım olan cemaate aktarma imkânı buldum ve iyi bir hatip olarak yetiştim. Gazeteci olmasam, imam olmayı tercih ederdim. Ancak, gazeteciliğin ve yazarlığın millete hizmet yolunda daha etkili olduğunu düşündüğüm için gazeteciliği tercih ettim. Din ilimlerini tahsil etmiş olmam, meslek hayatıma büyük faydalar sağladı ve meslektaşlarım arasında aynı zamanda “Hoca” olarak anıldım.

4- Tavas Lisesine başladığında 18 yaşında idin şimdi bu yaş okul bitirmeye karşılık geliyor uyumu nasıl sağladın?

CEVAP: Eğitim hayatıma geç başlamış olmak, ilk soruda da söylediğim üzere, aklımı kullanmayı öğretti. Erken olgunlaşmayı ve düşünmeyi öğretti. Sınıf arkadaşlarım oyun oynarken ben kitap okumayı ve yazmayı tercih ettim. Sınıfta hemen dikkati çeken bir öğrenci olma güzelliğini yaşadım. Bütün öğretmenlerim bana bir öğrenci gibi değil, bir arkadaşları gibi davranma zaruretini duydular. Dini bilgi sahibi olmam da, öğretmenlerimin bana saygı duymasında etkili oldu. Sınıf arkadaşlarımın dertlerini dinleyip çözümler bulmayı, hepsine bir nevi ağabeylik, psikologluk yapmayı başardım.

5- Kültür kitaplarına ilgin fazla hatta ÖSM imtihanını bile aksatacak şekilde kitap okuyorsun bunun sebebi nedir?

CEVAP: Kitap okuma aşkı veya sevgisi zannımda fıtrî bir nimettir. İlkokula geç başladığım için sınıfta okuma yazmayı ilk öğrenen kişi ben oldum. Bundan sonra elime geçen bütün kitapları büyük bir açlıkla okumaya başladım ve okudukça açlığım arttı. Bütün hayatım boyunca kitaba açlığım hiç bitmediği için bugün yaklaşık on bin kitaplık bir kütüphane kurdum ve milletimizin hizmetine sundum.

6- İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulunu kazandın bu okulu niye tercih ettin?

CEVAP: Başarılı bir öğrenci olarak farklı tercihler yapma imkânım vardı ancak, lise ikinci sınıfta iken tahsilime devam ettiğim cemaatin, ilkokulda yaz tatilinde bir dönem benim de ilk dini eğitimimi aldığım Kur’an Kursunda 13 yaşında bir çocuk intihar etti ve o günün basını Kur’an kursunun üzerine çok geldi. Zamanın Cumhurbaşkanı darbeci Kenan Evren, basının bu meseleyi çok köpürtmesi sebebiyle Denizli’ye geldi ve benim de kurs binasında bulunduğum bir sırada helikopterle tam kursun üzerinden geçti. Bu olaylar, Müslümanların haklarını savunmakta aciz kalması sebebiyle yaşandı diye düşünerek gazeteci olmaya ve Müslümanların haklarını savunmaya karar verdim.

7-İstanbul’da ilk yıllarda dolaşırken kayıp bile oldun ama sonraları turist rehberliği yaptın bu arayı nasıl toparladın?

CEVAP: İstanbul, yüksek tahsil için bana en uygun şehir olarak göründü. Hatıratta da yazdığım üzere, ağabeyimin evinde gördüğüm Sultanahmed Camii ve Meydanı manzarası, benim İstanbul’u tercih etmemde çok mühim bir yere sahip oldu. İstanbul’a ilk gittiğim sene şehrin keşmekeşine uyum sağlamakta zorlandım ve bir ara kayboldum. Şehrin beni yutmaması için benim şehri öğrenip, bütün tarihini, kültürünü, medeniyetini yalayıp yutmaya karar verdim. Galiba bunu başardım ve rehberlik yapacak seviyede bilgi sahibi oldum. Kütüphanemde çok fazla İstanbul kitabı bulunuyor ve ben bunların büyük bir kısmını okudum.

8- Gazeteci kimdir, mantığı var mıdır, haberin ruhu nasıl tespit edilir?

CEVAP: Gazeteci kimdir, sorusunun her gazeteciye göre cevabı değişebilir ama ben kendi bakış açımla cevap vermeye çalışacağım:

Bana göre gazeteci; “içinde yaşadığı toplumu ve insanlığı ilgilendiren, okuduğu zaman faydasını göreceği, ders ve/veya ibret alacağı olayları topluma ileten, en alttan en üste devleti yönetenlerin, devlette vazife yapanların hatalarını tekrarlamamaları için uyarıcı haberler yapan, devletle millet arasındaki her türlü sorunun çözümüne katkı sağlayan kişidir.

Gazeteciliğin elbette bir mantığı vardır. Bir gazeteci, hangi olayın toplumu ve insanlığı ilgilendirdiğini iyi bilmek ve ona göre haber yapmak veya yapmamak kararını vermek zorundadır. Haber, bir gazeteciye zaten “ben buradayım. Beni yaz”, diye haykırır. Gazeteci, haberi görür görmez anlar ve ruhunu fark ederek haber yapma ihtiyacı hisseder.

9- Kültür sanat muhabirliğinin sana sağladığı ufuk ne oldu?

CEVAP: Kültür sanat muhabirliği kanaatimce, uçsuz bucaksız bir ummanda sürekli bilgi sahibi olma imkânı bularak milletin diline, dinine, tarihine, kültürüne, sanatına, medeniyetine katkıda bulunmaktır.  Malum, gazetecilikte ihtisas alanları vardır. Siyaset, spor, ekonomi, eğitim, sağlık, polis- adliye, son yıllarda dijital medya vb. Kültür sanat dışındaki bütün bu alanlar, sığ alanlardır ve gazeteciye çok fazla bilgi, kültür, değer katmaz. Kültür ve sanat alanında iyi yetişmiş geniş ufuk sahibi bir gazeteci bütün bu alanlara çok kısa zamanda hâkim olabilir. Nitekim Anadolu Ajansı’nda yayıncılık yaptığım yıllarda bütün alanlarda haberler yayınladım ve çok az hata yaptım.

10-Mehmet Niyazi Bey hakkında intibaların nasıl?

CEVAP: Mehmed Niyazi Bey ile 29 sene çok yakın bir dostluk, ağabeylik ve kardeşlik hukukumuz oldu ve bu hususta bir kitap yazdım. Benim tanıdığım çok iyi bir münevver, mümin, milletini, dinini, tarihini yücelmek için gayret eden, fedakâr, ülkücü hakiki bir Türk’tür. Niyazi Bey, fikrî derinliğimin ve olgunlaşmamın en mühim âmillerinden biridir. Kendisiyle ilgili kitabım yakında inşallah yayınlanacak.

11- Ahmet Kabaklı ve Türk Edebiyatı Vakfının hayatındaki yeri nedir?

CEVAP: Ahmet Kabaklı ve Türk Edebiyatı, lise yıllarında okuduğum derginin bende uyandırdığı sevgiyle hemen gidip bulduğum bir sığınak oldu. İstanbul’da kimsesiz olduğum için Kabaklı Hoca ve vakfı, benim bir nevi evim gibiydi. Kendimi İstanbul’a, İstanbul kültürüne, şehir hayatına hâkim hissettiğim çağıma kadar vakfa sürekli gidip geldim. Kabaklı Hoca, beni bir hususta yanlış anladığı için uzun yıllar benimle konuşmasa da ben ona ve vakfa küsmedim ve sonra zaten çok hoş bir vesileyle hocam bana kucak açtı. Kabaklı Hoca’dan ve vakıftan kültürel ve âdab-ı muâşereti öğrenme açısından çok istifade ettim. Tabii vakfın faaiyetlerini haber yapmak suretiyle vakıf da benden istifade etti.

12- Kitabının Üç cildinin kapağında BAB-I ALİ’DE 33 YIL  yazıyor ama ilk cilt  de içindekiler bölümü BAB-I ALİ’DE 30  yıl diye başlıyor bunu izah eder misin?

CEVAP: Kitapta yer alan tashih ve bilgi hataları tamamen benim hatalarımdır. İkinci veya üçüncü defa okumadan, tashih etmeden yayınlanmasından kaynaklıdır.

13- Ömrün okuyup yazarak fotoğraf çekerek geçmiş ama kitabında fotoğraf yok, tashihler var ,mizanpaj  yorucu dahası boyutu farklı ,  binlerce kitaba ulaşan bir insanın daha estetik bir kitap yayınlaması beklenirdi ne dersin?

CEVAP: Hatıratın bundan sonraki baskılarında inşallah bütün kusurları giderilecek ve daha ideale yakın bir eser olarak yayınlanacak.

14- Anı kitaplarında şahıs ve yer adları indeksi olurdu ama bunu kitaplarında bulamadın sebebi nedir?

CEVAP: Bilgi eksikliğinden kaynaklı hatalardır. Uyarılarınız için teşekkür ederim.

15- Kutlarım .

NOT kütüphaneden sizen de olduğu birkaç fotoğraf alınması ve cevapların [email protected] a ivedilikle gönderilmesi ricasıyla ey  AZİZAN.