58- Düşmanın müstahkem mevkileri nerelerdi?
Cevap: Harp patlamadan evvel Türklerle Ermeniler büyük oranda ayrışmış bulunuyordu. Türk mahallelerindeki azınlık Ermeniler genel olarak kendi ırkdaşlarının mahallelerine, Ermeni mahallelerindeki Türkler de, yine ekseriyle Türk mahallelerine göç etmişlerdi. Bununla birlikte tek tük karşı tarafın içinde bulunanlar olduğu gibi, yarıya yarı Türk ve Ermeni olan mahalleler de mevcuttu.
Şehir, dereler tarafından bölünmüş tepelerle dolu idi. Hristiyanlara ait kilise, okul, hastane gibi yerler ile büyük konakları genelde savunmaya müsait, yüksekçe tepelerde ve taştan mücessem haldeydi. Bu durum onların harp stratejisinde de belirleyici oldu. Her biri sağlam birer kale durumuna getirilen ve içine asker, çete, silah, cephane, erzak yığılan bu binaların savunma imkânları rahat, kuşatılıp düşürülmesi ise zorluydu.
Maraş; kuzeyden itibaren Akdere ve uzantılarındaki derelerle doğu-batı ekseninde ikiye ayrılmış bulunduğundan, bu müstahkem mevkileri de doğu ve batı yaka şeklinde vermek daha akılda yer edici bir tarz olacaktır. Buna nazaran Akdere’nin doğusunda kalan yerlerdeki düşmanın müstahkem mevkileri şunlardır; Başta kışla olmak üzere, Alman Hastahânesi, Akdere Kilisesi, Pınarbaşı’nda Dede Paşa Konağı, Şükrü Bey ve Aşünük Bağları, Deliklitaş’ta Alman Çiftliği, İt Tepesi’nde Abarabaşı Kilisesi ve bağlı binaları, güneyinde Kanlıdere’nin öte yakasında Katolik Kilisesi, oradan kuzeydoğuya doğru Bahtiyar Yokuşunda Dikiş Yurdu, Protestan Kilisesi, eski Fransız Konsolosluğu olan Göde Panos ve Topaloğlu taş evleri, arkasında Şekerli ve Divanlı mahallelerinin kesişme yerinde Bulgurcu’nun evi, Kuyucak’ta Hırlakyanların Konakları ve sağlam Ermeni evleri, daha yukarda Kümbet’te kale gibi Alman Yetimhânesi ile Kümbet Kilisesi, ve bu binaların bulunduğu Ermeni mahalle ve sokaklarındaki sağlam binaların tamamı Akdere’nin doğusundaki düşman müstahkem mevkileriydi.
Akdere’nin batısında kalan düşman müstahkem mevkileri ise şunlardı;
Şekerdere Kilisesi, Şekerdere’de Fransızların elindeki karakol, Kalealtı Kilisesi, Acemli’de Seferian Avedis’in evi ve etrafında Ermeni çetelerinin yerleştirildiği diğer Ermeni evleri, oldukça zorlu bir yer olan ve Tekke mahallesiyle aşağısına hâkim vaziyetteki Tekke Kilisesi, Mercimek Tepe, diğer irili ufaklı binalardı.
Güneye, çarşıya doğru dönüldüğünde ise; Kırklar Kilisesi, Yukarı Bedesten, Tuz Hanı, Yılankıran Hanı, Şıhmandlı Hanı, Yukarı ve Aşağı Bedesten, Taşhan, Arasa Hanı, Şeyhadil Karakolu civarındaki Fransız kuvvetleri düşmanın en mühim noktalarını oluşturuyordu.
Ali Sezai Efendi’nin hatıralarında verdiği bilgiye göre düşmanın müstahkem mevkilerinin sayısı 28’i buluyordu. Yine Adil Bağdadlılar’ın Uzunoluk isimli eserinde de bu yerler isim isim ve özellikleriyle sayıldığı için buraları tespit etmek zor olmamaktadır.
Amerikalı Misyoner Stanley E. Kerr’in “The Lıons Of Marash” adlı eserinin iç kapağında belli başlı Ermeni merkezleri bir kroki-harita halinde ve orijinal isimleriyle verilmiş durumdadır. Bu haliyle binaların şehrin her yanına dağılmış olması, harbin de topyekûn tüm şehri kapsayacak şekilde geniş bir alanda cereyan etmesine sebep olmuştur.
59- Fransızların uyguladığı harp stratejisi ne şekil üzere olmuştur?
Cevap: Gereral Keret, Ermenileri ve Fransız kuvvetlerini çeşitli Ermeni ve misyoner binaları ile kışla gibi devlet binalarına toplayarak bir ölçüde harp stratejisinin temelini belirlemiştir. General, bu mevkileri birer kale gibi kullanıp, savunma esâslı bir harp taktiği uygulamıştır. Bununla birlikte, şehre hâkim yüksek yerlerde bulunuyor olmalarından istifadeyle, ellerindeki top ve mitralyöz gibi silahlarıyla şehri sivil-asker ayırımı olmaksızın ateş altına alarak savunmasını güçlendirmiştir. Niçin böyle bir strateji benimsenmiştir şeklindeki soruya, niyet okuması ile cevap vermeye çalışalım.
Her şeyden önce bu bir şehir içi harptir ve mevsim kıştır. Açık alanda kış şartlarında savaş vermek zayiatı artırır. Binaların yüksek müstahkem mevkilerde, savunmaya elverişli olmasından istifade ile kış şartlarında çok daha az enerji harcayarak mevki ve silah üstünlüğünü kullanıp, neticeyi almak istemiş olabilir. Üstelik şehir içi dar sokaklarda büyük kuvvetlerle taarruz harekâtı yapmak imkânsızdı. Bu sayede Türkler, şartların tüm dezavantajlarıyla saldırılarda eriyip, uzun süre harbi devam ettiremeyeceklerdi. Zaten yapılan bombardıman da, Türklerin mevcut güçlerini fazlasıyla hırpalayacağı için oldukça etkili bir strateji olabilirdi.
Üstelik Antep ve İslahiye’den yola çıkan ek kuvvetlerin şehre ulaşabilmeleri durumunda işleri daha da kolaylaşacak ve arada sıkışıp kalacak Türklerin teslim olmaları hiç de zor olmayacaktı.
Bunun yanı sıra Türklerin silahları konusunda ellerinde eksik ve yanlış istihbarat bulunuyor oluşu, savunmada zorlanmayacakları kanaâtını oluşturmuş olabilir. Fransız ve Ermeniler, genelde Maraşlının elinde çakmaklı basit tüfekler gibi silahların bulunduğu bilgisine sahiplerdi. Jandarma deposundaki silah ve cephanenin ne kadarının alındığını ise bilemiyorlardı. Zaten dışardan temin edilen silah ve cephanede gizlilik esas olmuştu. Sadece Maraş’a gelen nakil kollarından ele geçirilenlerin bilgisine sahiplerdi.
Ayrıca Maraşlının tam bir milis teşkilatıyla, emir-komuta zinciri içerisinde disiplinli bir çete teşkilatlanmasına giriştiğini Fransız kurmay heyeti tam anlamıyla hesaplayamamıştır. Buna, başta çete liderleri olmak üzere, çok sayıda askerlikten yeni dönmüş çeteler eklenince; Fransızlar askerlik kaidelerine oldukça aşina bir kitleyle harp yapacaklarını hiç hesaba katamamış oluyorlardı. Oysa bu millet, 1912-Balkan Harplerinden beri sürekli savaşıyordu ve her türlü harp harekâtına aşinaydı.
Son olarak; Türk Milletinin, tüm milletlerin üzerindeki yüksek harp kabiliyeti ve vatan müdafaasında insan aklının sınırlarını zorlayan cesaret ve fedakârlığını çok defa tecrübe etmelerine rağmen, şartların tamamen lehlerine olduğunu düşünmeleri böyle bir stratejiyi benimsemelerinde belirleyici olmuştur. Kısaca daha harp başlamadan evvel kazanmışlık psikolojisinin rahatlığı içerisindeydiler.
60- Maraş Müdafa-i Millîyesi’nin harp stratejisi hangi esâslara göre şekillenmiştir?
Cevap: Maraşlı hem şehir içinde, hem de dışında bir ölüm kalım savaşı vereceğinin gayetle farkındadır. Şehir dışında Pazarcık ve Türkoğlu yol güzergâhının kapalı tutulup, Fransız ikmâl kollarının şehre ulaşmaması hayati derecede önemlidir. Zaten Aralık ayından beri bu mıntıkalarda şiddetli çatışmalar yaşanmaktadır. Şehir içine gelince; Fransızların aldığı vaziyet Maraş Müdafa-i Millîyesi’nin de stratejisine birinci derecede etki etmiştir.
Şehir, çok sayıda tepeler ve bu tepelerin oluşturduğu sığ vadileri boydan boya geçen derelerle dolu idi. Yani düz olmayan topoğrafya, Fransızların ateş üstünlüğü karşısında doğal bir istihkâm vaziyeti arz ediyordu. Bu, şehir içi siper harplerini kolaylaştıracak bir avantajdı. Ayrıca harp sahasını mıntıkalara ayırma imkânı veriyordu. Özelikle şehir kuzeyden güneye ve güneybatı istikâmetine doğru Akdere ve onunla birleşen dereler (Kanlıdere, Şekerdere gibi) tarafından doğu-batı yönünde ikiye ayrılıyordu. Öncelikle şehir bu doğal ayrıma göre Doğu ve Batı Cephesi olarak ikiye ayrıldı.
Bu cepheler, kendi içinde daha önce belirlenen 10 mıntıkaya göre kısımlar halinde hedeflerine yönlendirildi. Her mıntıka kendi bölgesine düşen düşman mevkilerini düşürmekle görevli idi. Çeteler mıntıkalarındaki düşman müstahkem mevkilerini ani baskın, kuşatma, yakma, havaya uçurma gibi şartların elverdiği stratejileriyle düşürerek bir diğer hedefe yönelecek, gerekli durumlarda kuvvetler birleştirilerek harekâtlar gerçekleştirilecektir. Bu arada düşmanın taarruz ve huruç harekâtlarına karşı teyakkuzda bulunulacak ve önleyici tedbirler alınacaktır.
Düşmanın ana karargâhı olan kışla, sürekli baskı ve kuşatma altında tutularak şehrin muhtelif yerlerindeki kuvvetleriyle bağlantı kurmasının ve birleşmelerinin önüne geçilecektir. Düşman kuvvetlerinin her birinin ayrı ayrı savunmada kalmaları ve kuvvetlerini birleştirememeleri harbin kazanılmasında hayati öneme sahiptir.
Ayrıca Sivas ile çevre köy ve ilçelerden gelecek yardımlar için Göksun-Elbistan yolu açık tutularak, yol güvenliği sağlanacaktır. Şehre ulaşan her türlü destek kuvveti ve lojistik malzeme ihtiyaç durumuna göre cephelere sevk edilecektir.
61- Belirlenen harp stratejisine göre ne tür lojistik faaliyetler yapılmıştır?
Cevap: Bunları maddeler halinde şöylece sıralayabiliriz;
-
Harp başlamadan evvel şehirdeki Fransız karakollarının hemen yakınlarına gizli Türk karakolları oluşturuldu.
-
Köşe başlarına nöbetçi ve gözcüler yerleştirildi.
-
Silahlı çeteler Türk mahalle ve sokaklarında devriye gezerek, ahali Ermenilerin taarruzlarına karşı korunmaya çalışıldı.
-
Şehir içinde barikatlar kuruldu, hendekler kazıldı.
-
Mahallelerde gizli depolar oluşturularak her türlü gıda, sağlık malzemesi ve diğer yaşam malzemeleriyle, cephanelikler oluşturuldu.
-
Karargâh ve mıntıkalar arası postalar oluşturuldu. Bu konuda 9-10 yaş üzeri çocuklar büyük hizmet ettiler.
-
Çetelere sıcak yemek pişirecek ve dağıtım yapacak evler ve görevliler belirlendi.
-
Keskin nişancılar düşman mevkilerini gözetleme ve düşmanın keskin nişancılarına karşı atış yapmakla görevlendirildiler.
-
Askerden dönmüş subay, çavuş, onbaşı, er gibi kişiler çetelerin silah kullanma ve harp eğitimlerini gerçekleştirdiler.
-
Ulaşımın sağlanmasında hendeklerin yetersiz kaldığı yerlerde, evlerin duvarları delinerek evden eve tüm sokak ve mahallelere geçiş sağlandı.
-
Düşman müstahkem mevkilerini saran evleri ortadan kaldırarak, cephesini meydana çıkarmak için her türlü fedakârlık yapıldı. Gerektiğinde Türkler tarafından kendi elleriyle kendi evleri ateşe verildi. Bu, şehirde büyük yangınların çıkmasında çok büyük bir rol oynadı.
-
Maraş’ta meydana gelen her gelişme telgrafla günü gününe Temsil Heyeti’ne ve İstanbul’da Dahiliye Nezâreti’ne bildirilerek ulusal anlamda resmi kurumları ve kamuoyunu bilgilendirme çalışması yapıldı. Telgraf önce Sarıçukur’a kuruldu, sonra daha güvenli bir mevki olan Maksutlu’ya taşındı.