62- Harp Öncesi General Keret hangi adımları attı?
Cevap: Maraş’a gelmekte olan takviye kuvvetlerinin Türkoğlu ve Pazarcık istikametinde durdurularak, çatışmalar neticesinde ciddi kayıplara uğraması ve Pazarcık’taki Kuva-yı Millîye komutanı Kılıç Ali’nin sürekli tehdit telgrafları çekmesi General Keret’in asabını bir hayli bozdu. Sert ve göz korkutmaya yönelik tedbirler almaya başladı. Bunlar;
-
Bir bildiri yayınlayarak; üzerinde silah bulunan herkesi kurşuna dizeceğini, askerine taş atılırsa topla mukabele edeceğini, bir evden silah atılırsa o evi yakacağını, öldürülecek bir askerine karşı Maraş eşrafından rastgele iki kişiyi öldüreceğini ve böyle bir halde de hükümete el koyacağını ifade eden üst perdeden ağır bir tehditte bulundu.
-
19 Ocak günü şehirde sıkıyönetim ve gece sokağa çıkma yasağı ilan ettiyse de bir tesiri olmadı.
-
Aynı gün kaleyi işgal için bir müfreze gönderdiyse de, Evliya Efendi çeteleri Fransız kuvvetlerinin kaleye çıkışına engel olarak kaledeki güvenliği artırdılar.
-
Mutasarrıf Vekili Cevdet Bey’i karargâhına çağırarak; hükümet işlerini artık birlikte yürüteceklerini, bu sebeple oraya guvarnör yetkisiyle bir subay göndereceğini ve çalışma odalarının ayarlanmasını istedi. Cevdet Bey’in durumdan Heyet-i Merkeziye’yi haberdar etmesi üzerine kalabalık bir heyet hükümette toplandı. Ertesi 20 Ocak günü hükümet dairesine gelen Binbaşı Morbio, başta Evliya Efendi olmak üzere Maraşlının çok sert tepkisiyle karşılaşınca hiçbir şey yapamayarak geri gitti.
-
Keret hem gelen tepki ve tehdit telgrafları sebebiyle, hem de Maraşlının dışarı ile olan muhaberatını kesmek için 20 Ocak’ta telgraf tellerini kestirdi. Ancak millî kuvvetlerin Maksutlu’daki telgrafı, vazifesini hakkıyla yapmaya devam edecektir.
-
Keret bu olaydan hemen sonra görüşme yapmak için Maraş ileri gelenlerini bir kere daha karargâhına davet etti.
63- Keret, kaleyi neden işgal etmek istemiş olabilir? Kalenin stratejik önemi nedir?
Cevap: Kale, Bayrak hadisesinden beri çetelerce muhafaza ediliyordu. Kale o günkü Maraş’ın tam merkezi konumundaydı. Ayrıca şehrin neredeyse en yüksek tepeleriyle aynı yüksekliğe sahipti. Bu sebeple, Keret’in böyle stratejik bir alanı daha harp başlamadan evvel ele geçirerek, ateş üstünlüğünü şehrin her tarafında hâkim kılmak istediği aşikârdır.
Eğer kale daha harp başlamadan Fransızların eline geçmiş olsaydı, tüm Maraş top ve mitralyöz ateşiyle rahatça dövülecek, merkezde hiçbir yer güvende olmayacaktı. Kışla-Abarabaşı Kilisesi-Tekke Kilisesi üçlüsünün tam ortasında bulunan kale bu üç müstahkem mevkinin ateş gücüne her yönden destek vererek, şehirde tek canlı bırakmayacak bir tahribatın da kaynağı olabilirdi. Bu durumda da zaten düşmanın müstâhkem mevkilerine karşı başarılı taarruz harekâtları yapmak ve harbi ana merkezinden idare etmek imkânı kalmazdı. Bu açıdan Evliyâ Efendi kuvvetlerinin çatışmayı göze alarak, kaleyi elde tutabilmiş olmaları, harbin gidişatı ve kazanılmasında hayati derecede etki yapmıştır. Bu sayede birçok harekât kale yönünden bir tehdit olmadan icrâ edilebilmiş ve yukarıda sayılan üç müstâhkem düşman mevkisinin aralarında bir duvar vazifesi görerek, top ve makinalı tüfek ateşlerinin tesirini bir nebze olsun azaltabilmiştir.
64- Keret’in hükümete el koyma girişimi nasıl algılandı, hangi tedbirler alındı?
Cevap: Generalin hükümete el koyma girişimi artık diplomatik temasın son aşaması olduğunun da göstergesi olmuştur. Bu sebeple harp hazırlıklarını tamamlayan Maraş Kuva-yı Millîyesi, hiçbir geri adım atmadan hamleye hamleyle karşılık vermiştir. Bir taraftan hükümet binasına el konulmasına engel olunurken, diğer taraftan da şimdiki Karacaoğlan Halk Kütüphanesinin bulunduğu Kızılkabırlık’ta tedbir alındı. Evliyâ Efendi, Kızılkabırlık’ta siper kazdırarak, buraya çeteler görevlendirdi ve hükümete yönelik herhangi bir silahlı saldırı girişimine karşı siperlerde savunma yapılması emrini verdi.
Ayrıca Arslan Bey tarafından, bundan sonra General Keret’in herhangi bir görüşme talebi ile karargâha davet süreci olursa icâbet edilmemesi emri de verildi.
65- Arslan Bey’in Harbi idare ettiği ana karargâhı neresidir?
Cevap: Arslan Bey harbin ilk gününü hükümet dairesinde geçirmiş, ikinci gün ise Nakibüleşraf Dayızâde Muhammed Emin Efendi’nin evine geçerek, burada harp planlarını tespit etmiş ve gerekli emirleri vermiştir. Bu sebeple Maraş İstiklâl Harbinin ilk karârgahı Dayızâde hocanın evi olmuş, ertesi 3. gün (23 Ocak) Sarıkatipzâde’nin evine geçilmiştir.
Arslan Bey’in daimi karargâhı, Batı Cephesinde Bayazıtlı (şimdiki adı Yörükselim) Mahallesi’nde Sarı Katipzâde Mehmed Efendi’nin evinin alt katı olmuştur. Tüm harbi buradan idare etmiştir. Tahminen şimdiki Bayazıtlı Camii civarında, kuzeyine veya doğusuna düşen bir yerdeydi. Fransız karargâhı ile arasında Akdere bulunuyordu. En büyük çete komutanı Evliyâ Efendi’nin mıntıkası olan Acemli’ye çok yakın olması ayrı bir avantajdı. Günümüzde bu binanın yerinin tam olarak tespit edilmesi zor değildir. Bu yerin tespit edilerek binanın yeniden inşası ve “Gazi Arslan Bey Karârgâh Müzesi” olarak memleketimize kazandırılması çok yerinde bir hizmet olacaktır.
Ayrıca şehrin Doğu Cephesinde karargâh binası olarak kullanılan yer ise Fatmalıoğlu Derviş’in Kayabaşı’ndaki evi idi. Arslan Bey, harp esnasında zaman zaman gelişmeler ve harekât planları için burada da toplantılar yapmıştır.
-
General Keret’in, 21 Ocak günü görüşmek talebiyle şehrin önde gelenlerini karargâha davet etmesi nasıl karşılık buldu? Kimler gitti?
Cevap: Ortamın iyice gerginleşmesi ve düşmanın olağanüstü harp hazırlıkları yaptığı bir ortamda artık diplomatik temasın kopması ve savaşın başlaması an meselesidir. Böyle bir davete icâbet etme düşüncesine Arslan Bey ve Ali Sezai Efendi kesinlikle taraftar değildi. Ancak hükümet dairesindeki toplantıda gitme taraftarlarının azımsanmayacak sayıda olması görüş ayrılıklarına yol açacak ve neticede gitme taraftarları davete icâbet ederken, karşı çıkanlar gidenleri hükümette bekleme kararı alırlar. Arslan Bey, Evliya Efendi, Zülkadiroğlu Süleyman Bey ve diğer çete liderleri ile Nakibüleşraf Dayızâde Muhammed Emin Efendi gidilmesine karşı çıkıp, orada beklemeyi uygun görürler. Durumdan geç haberdar olan Ali Sezai Efendi de güvenilir bir adamını Belediye Reisi Bekir Sıtkı Bey’e kesinlikle gitmemeleri konusunda uyarmak için göndermişse de geç kalınmış ve heyet yola çıkmıştır.
Kışlaya görüşmeye giden zevât şunlardır; Belediye Reisi Bekir Sıtkı Bey, Mutasarrıf Vekili Cevdet Bey, Jandarma Binbaşısı İsmail Hakkı Bey, Nafia Mühendisi Abdullatif Bey, Müftü Tekerekzâde Mehmed Tevfik Efendi, Eytâm Müdürü ve Heyet-i Merkeziye 2. Reisi Rafet Hoca, Leblebicizâde Hafız Ali Efendi, Dedezâde Mehmed Hilmi, Kocabaşzâde Hacı Naci, Şişmanzâde Arif ve daha bir kısım Maraşlı kendi ayaklarıyla düşman karargâhına gitmişlerdir.
67- Toplantıda neler yaşandı? Bu toplantı ile Keret’in gerçek niyeti ne idi?
Cevap: Kışlaya giden heyet içeri girer girmez Fransız askerinin harp nizamı aldığını, top ve mitralyözlerin ateşlenmeye hazır hale getirildiğini dehşet içinde müşahede ederler, lakin iş işten geçmiştir. Öğleye kadar heyeti keyfi bekleten Keret, öğle yemeğinden sonra heyetin bulunduğu salona gelir. Aslında toplantı bir müzâkere şeklinde geçmez ve Keret, heyeti konuşmalarına bile fırsat vermeden çok üst perdeden tehditlere muhatap ettikten sonra bir kısmını tutuklatarak alıkoyar, diğer kısmını da halka nasihat etmeleri için salıverir. Böylece diplomatik temas da kesilmiş olur.
Burada yaşananlar göz önüne alındığında Keret’in gerçek niyetinin toplantı ve müzâkere olmadığı gayet açık anlaşılmaktadır. Asıl amacının şehrin resmi ve sivil önde gelenlerini, yani kendince en değerli olanlarını tutuklayıp, şehri başsız bırakmak ve kısa süreli bir ültimatomun ardından şehri ateş altına alıp, muhtemel direnişi daha başında etkisiz kılıp, teslim almak olduğu görülmektedir. Belki hamlesi teorik olarak akıllıca idi. Ancak hesaplayamadığı en mühim husus, Maraş Millî Mücadelesinin komuta kademesinin bu zatlar olmadığıydı. Askeri teşkilatlanma başından beri resmi kamu görevlileri haricinde ve yaşça daha genç ve askerlik tecrübesi olan bir lider kadrosuyla gerçekleşmişti. Bunların hiç birisi Keret’in karargâhındaki toplantılara gitmemiştir.
68- Tutuklanan kişiler kimlerdir? Bunların akıbetleri ne olmuştur?
Cevap: Belediye Reisi Bekir Sıtkı Bey, Mutasarrıf Vekili Cevdet Bey, Jandarma Binbaşısı İsmail Hakkı Bey, Nafia Mühendisi Abdullatif Bey, Kocabaşzâde Hacı Naci ve Şişmanzâde Arif tutuklandılar.
Bunlardan Mutasarrıf Vekili Cevdet Bey, harbin 3. günü arabuluculuk yapması ve çatışmaların sona erdirilmesi amacıyla Keret tarafından serbest bırakılarak Arslan Bey’e gönderildi.
Diğerleri kışlada hapis tutuldu. Fransızlar, Maraş’tan çekilirken onları da yanlarına aldılar. Jandarma Binbaşısı İsmail Hakkı Bey’e yolda çok eziyet ederek, dayaktan yarı ölü bir halde Mercimek Tepe’de araziye attılar. Zavallı ertesi gün el ve ayakları donmuş bir halde ve ağır yaralı bir surette bulunarak Alman Hastanesine getirilip tedaviye alındı. Kangren olan el ve ayakları kesildi, iyileşemedi ve 22 Şubat günü şehiden vefat etti.
Diğer dört kişi Fransızlar tarafından Halep götürüldü. Yolda eli soğuktan donma noktasına gelen Şişmanzâde Arif’in Adana’da dört el parmağı kökünden kesilerek, ancak kurtarılabildi. Nafia Mühendisi Abdullatif bir yıl sonra bir yolunu bulup Halep’ten firar etmeyi başararak, İskenderun üzerinden Maraş’a gelmeyi başardı. Belediye Reisi Bekir Sıtkı Bey, Şişmanzâde Arif ve Kocabaşzâde Hacı Naci Efendiler Ankara Anlaşmasına (Ekim-1921) kadar Halep’te esir kaldılar. Anlaşmadan sonra serbest bırakıldılar ve ancak 23 Ekim 1921’de Maraş’a dönebildiler. Şehirde büyük bir sevinç içerisinde karşılandılar.