Muhalif olmak güzeldir. Muhalif olmak her daim size gördüğünüz doğruları açık açık söyleme, yanlışları eleştirme, yeni ön görülerde bulunma hakkı verir.
Okur tarafından bilinmese de, kalemi eline almanın vicdani bir sorumluluğu vardır. Muhalif olmak bu yüzden içsel bir rahatlama da getirir.
Halkın oyları ile belli bir süre ülkeyi yönetmek üzere seçilen kişilerin icraatlarını eleştirmek haktır. Ancak gerçek anlamda ve akılcı muhaliflik siyasi iradenin tüm eylem ve icraatlarına karşı topyekûn muhaliflik değildir. Nitekim böyle bir muhaliflik durumunda, hep eleştiride bulunduğumuz iktidar yalakaları ile iktidar nimetlerinden faydalanan aklı iradesini teslim etmiş zihniyetlerden çok da farkı kalmaz.
Doğruya doğru demek, akılcı icraatları desteklemek de bir nevi muhalifliktir. Muhaliflere muhalifliktir.
Geçen haftaki yazımızda “Vergi kaçırmak ile vergiden kaçınmak ayrı şeylerdir” diyen, Kızılay’ı paravan bir şirket gibi kullanıp, Ensar vakfına 9 milyon dolat aktarımında taşeron vazifesi gören Kızılay başkanını ele aldık, demokrasi ve akıl ölçekleri ile yönetilen bir ülkede, hala görevde olması inanılmaz. Siyasilerin bunu yeterince gündeme almaması yada bu kadar yoğun gündem arasında kaybolup gitmesi inanılır gibi değil.
İktidarı Kızılay konusunda eleştirirken, Türkiye’nin uygulamakta olduğu Irak, Filistin, Katar, Suriye ve Libya politikalarının tasdiki haktır. Politikaları doğrudur. Yerli yerindedir.
Üç kıtaya hükmetmiş bir imparatorluğun torunları olarak, Suriye’nin kuzeyinde dizayn edilmeye çalışılan Kürdistan devletine karşı sessiz kalınmazdı. 4 milyon yeni Suriyeli göçmen kapıya dayanmışken eli kolu bağlı oturulamazdı. Belirtilen coğrafyada nerdeyse tek müttefikimiz Katar ile ilişkiler diri ve iyi tutulmalıydı. Mısır, İsrail ve Yunanistan doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ın kuzeyinde Mersin karşısında petrol platformları kurarken Libya da olanlara karşı sessiz kalınamazdı. Kalınmıyor.
“Neden askerimiz Suriye’de, neden askerlerimiz Libya’da… Ne işimiz var oralarda” düşüncesi cahil, akıl sığ bir akıldır.
Sahada olmazsan masada olamazsın. Kendi içine çekilmiş, korkak, pısırık, Amerika’nın uzak üssü gibi hareket eden bir Türkiye ‘den bölgede söz sahibi olan bir Türkiye tarihin bize yüklemiş olduğu bir sorumluluktur.